English    Türkçe    فارسی   

2
1385-1394

  • آن چنان دیوانگی بگسست بند ** که همه دیوانگان پندم دهند 1385
  • Bağımı, öyle bir divanelik kopardı ki bütün divaneler bana nasihat verirler!
  • آمدن دوستان به بیمارستان جهت پرسش ذو النون مصری
  • Zünnun’un hatırını sormak üzere dostlarının tımarhaneye gelmeleri
  • این چنین ذو النون مصری را فتاد ** کاندر او شور و جنونی نو بزاد
  • Bu çeşit delilik, Zünnun’u, Mısri’nin de başına geldi. Onda yeni, yeni coşkunluklar, cezbeler meydana gelmekteydi.
  • شور چندان شد که تا فوق فلک ** می‏رسید از وی جگرها را نمک‏
  • Coşkunluğu âdeta göğün üstüne erişecek bir dereceyi buluyor, ciğerler acısı bir hale geliyordu.
  • هین منه تو شور خود ای شوره خاک ** پهلوی شور خداوندان پاک‏
  • Kendine gel ey çorak toprak, kendi coşkunluğunu bu işe sahip olan temiz kişilerin coşkunluğu ile bir tutma!
  • خلق را تاب جنون او نبود ** آتش او ریشهاشان می‏ربود
  • Halk onun deliliğine tahammül edemez bir hale geldi. Ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturmaktaydı.
  • چون که در ریش عوام آتش فتاد ** بند کردندش به زندانی نهاد 1390
  • Avamın sakalına ateş düşünce onu körlüklerinden, inatlarından tutup bağladılar.
  • نیست امکان واکشیدن این لگام ** گر چه زین ره تنگ می‏آیند عام‏
  • Halk, bu yolda umumiyetle dara düşse de yine yuları geri çekmeye imkân yoktur.
  • دیده این شاهان ز عامه خوف جان ** کاین گره کورند و شاهان بی‏نشان‏
  • Bu padişahların hepsi, halktan can korkusuna düştüler. Çünkü bu güruh kördür, padişahların da nişanı yok!
  • چون که حکم اندر کف رندان بود ** لاجرم ذو النون در زندان بود
  • Hüküm külhaniler eline geçince nihayet Zünnun zindana düştü.
  • یک سواره می‏رود شاه عظیم ** در کف طفلان چنین در یتیم‏
  • Bir tek ulu padişah, tek başına atına binmiş, gitmekte. Ardına düşen, ona uyan yok. Böyle bir eşi bulunmaz inci, çocukların eline düşmüş. Kadrini bilen anlayan yok.