English    Türkçe    فارسی   

2
1892-1901

  • تا شبانگه می‏کشید و می‏گشاد ** تا ز صفرا قی شدن بر وی فتاد
  • Atlı o adamı akşam çağına kadar çekiştirip durdu. Nihayet, adamın safrası kabardı, kusmağa başladı.
  • زو بر آمد خورده‏ها زشت و نکو ** مار با آن خورده بیرون جست از او
  • İyi, kötü yediklerini kustu. Bu kusma esnasında yılan da içinden dışarı çıktı.
  • چون بدید از خود برون آن مار را ** سجده آورد آن نکو کردار را
  • O yılanı görünce kendisine iyilik eden atlıya secde etti.
  • سهم آن مار سیاه زشت زفت ** چون بدید آن دردها از وی برفت‏ 1895
  • O kapkara çirkin ve heybetli yılanı görünce bütün dertlerini unuttu.
  • گفت خود تو جبرییل رحمتی ** یا خدایی که ولی نعمتی‏
  • Dedi ki: “ Sen, bir rahmet Cebrailisin yahut da velinimet Allah’sın
  • ای مبارک ساعتی که دیدی‏ام ** مرده بودم جان نو بخشیدی‏ام‏
  • Ne kutlu saatmiş ki beni gördün. Ölüydüm, bana yeni bir can bağışladın.
  • تو مرا جویان مثال مادران ** من گریزان از تو مانند خران‏
  • Sen, beni analar gibi aramaktayken, ben eşekler gibi senden kaçıyordum.
  • خر گریزد از خداوند از خری ** صاحبش در پی ز نیکو گوهری‏
  • Eşek, sahibinden eşekliği yüzünden kaçar. Hâlbuki sahibi, iyiliğinden dolayı onun peşine düşer.
  • نه از پی سود و زیان می‏جویدش ** لیک تا در گرگش ندرد یا ددش‏ 1900
  • Onu, bir fayda elde etmek, bir ziyandan kurtulmak için aramaz. Kurt, yahut yırtıcı bir canavar paralamasın diye arar.
  • ای خنک آن را که بیند روی تو ** یا در افتد ناگهان در کوی تو
  • Ne mutlu yüzünü görene yahut ansızın senin bulunduğun yere ulaşana!