English    Türkçe    فارسی   

3
230-239

  • حزم آن باشد که چون دعوت کنند ** تو نگویی مست و خواهان منند 230
  • İhtiyat ona derler ki seni davet ettiler mi bunlar, benim sarhoşum bunlar benim dostum, beni seviyorlar, beni istiyorlar demeyesin.
  • دعوت ایشان صفیر مرغ دان ** که کند صیاد در مکمن نهان
  • Davetlerini, kuşlara çalınan ıslık bil. Avcı, pusuda gizlidir de kuş gibi örter durur.
  • مرغ مرده پیش بنهاده که این ** می‌کند این بانگ و آواز و حنین
  • Önüne de seslenen, öten, çığıran budur zannını vermek için bir ölü kuş koymuş.
  • مرغ پندارد که جنس اوست او ** جمع آید بر دردشان پوست او
  • Kuşlar… Onu kendi cinsinden sanıp toplanırlar. O da onların derilerini yüzer.
  • جز مگر مرغی که حزمش داد حق ** تا نگردد گیج آن دانه و ملق
  • Ancak Allah hangi kuşa ihtiyat ve tedbir duygusu vermişse o kuş o taneye, o tuzağa aldanıp gelmez.
  • هست بی حزمی پشیمانی یقین ** بشنو این افسانه را در شرح این 235
  • İhtiyatsızlık, tedbirsizlik, pişmanlıktan ibarettir. Bunu anlatan şu hikâyeyi de dinle.
  • فریفتن روستایی شهری را و بدعوت خواندن بلابه و الحاح بسیار
  • Köylünün şehirliyi aldatıp yalancıktan ve birçok ısrarla köye çağırması
  • ای برادر بود اندر ما مضی ** شهریی با روستایی آشنا
  • Kardeş, eskiden bir şehirliye köylünün tanışıklığı vardı.
  • روستایی چون سوی شهر آمدی ** خرگه اندر کوی آن شهری زدی
  • Köylü, şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu.
  • دو مه و سه ماه مهمانش بدی ** بر دکان او و بر خوانش بدی
  • İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkânına geçer oturur, sofrasına çökerdi.
  • هر حوایج را که بودش آن زمان ** راست کردی مرد شهری رایگان
  • Şehirli, köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı.