English    Türkçe    فارسی   

3
2930-2939

  • غیر حق جان نبی را یار نیست ** با قبول و رد خلقش کار نیست 2930
  • Peygamberin canına Allah’tan başka bir dost yoktur. Halk, sözünü kabul edecekmiş, reddedecekmiş… Bununla hiçbir alışverişi bulunmaz ki!
  • مزد تبلیغ رسالاتش ازوست ** زشت و دشمن‌رو شدیم از بهر دوست
  • Allah, emirlerini halka bildirir, bunu için alacağı ücreti de Allah verir. Biz, sevgilinin uğrunda halka çirkin göründük; yüzümüz, düşman yüzüne benzedi gitti!
  • ما برین درگه ملولان نیستیم ** تا ز بعد راه هر جا بیستیم
  • Fakat bu kapıdan usanmadık da, usanmayız da. Yol uzun olduğundan her yerde oturup dinleniyoruz.
  • دل فرو بسته و ملول آنکس بود ** کز فراق یار در محبس بود
  • Sevgiliden ayrılan, hapislere düşen adamın gönlü soğur, o çeşit adam usanır, bıkar.
  • دلبر و مطلوب با ما حاضرست ** در نثار رحمتش جان شاکرست
  • Hâlbuki bizim sevgilimiz, bizim dilediğimiz canan, bizimle beraber… Rahmetini saçıp durmakta; canımız da ona şükretmekte.
  • در دل ما لاله‌زار و گلشنیست ** پیری و پژمردگی را راه نیست 2935
  • Bizim gönlümüzde lâlelik var, gül bahçesi var. Oraya solmanın, perişan olmanın yolu yok!
  • دایما تر و جوانیم و لطیف ** تازه و شیرین و خندان و ظریف
  • Daima terütazeyiz, daima genciz, lâtifiz… Daima güzeliz, tatlıyız, daima gülüp durmadayız, zarifiz!
  • پیش ما صد سال و یکساعت یکیست ** که دراز و کوته از ما منفکیست
  • Bizce yüzyılla bir saat birdir… Uzun yol, kısa zaman bize göre değil!
  • آن دراز و کوتهی در جسمهاست ** آن دراز و کوته اندر جان کجاست
  • O uzunluk, kısalık cisimlere göredir, cana nasıl sığar.
  • سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
  • Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.