English    Türkçe    فارسی   

3
765-774

  • او چو ذوق راستی دید از کرام ** بی تکبر راستی را شد غلام 765
  • O da ululardan doğruluk zevkini görünce ululuğu bırakıp doğruluğa kul oldu.
  • دعوی طاوسی کردن آن شغال کی در خم صباغ افتاده بود
  • Boyacı küpüne düşen çakalın tavusluk dâvasına kalkışması
  • و آن شغال رنگ‌رنگ آمد نهفت ** بر بناگوش ملامت‌گر بکفت
  • O rengârenk çakal gizlice çıkagelip kendisini kınayanın kulağına dedi ki:
  • بنگر آخر در من و در رنگ من ** یک صنم چون من ندارد خود شمن
  • “Hele bir bana, hele rengime bak. Şamanın bile böyle bir putu yoktur.
  • چون گلستان گشته‌ام صد رنگ و خوش ** مر مرا سجده کن از من سر مکش
  • Gül bahçesi gibi ne de güzel bir hale geldim, ne de hoş yüzlerce renklere boyandım. Benden baş çekme, secde et bana!
  • کر و فر و آب و تاب و رنگ بین ** فخر دنیا خوان مرا و رکن دین
  • Şu güzelliğime, şu letafetime, şu rengime bak da bana Fahri Dünya, Rükn-i din de!
  • مظهر لطف خدایی گشته‌ام ** لوح شرح کبریایی گشته‌ام 770
  • Allah lütfuna mazhar oldum. Ululuk sırlarını şerheden levh haline geldim.
  • ای شغالان هین مخوانیدم شغال ** کی شغالی را بود چندین جمال
  • Çakallar, oraya toplandılar, mumun etrafındaki pervaneye döndüler.
  • آن شغالان آمدند آنجا بجمع ** همچو پروانه به گرداگرد شمع
  • Hiç çakalda bunca güzellik mi olur?”
  • پس چه خوانیمت بگو ای جوهری ** گفت طاوس نر چون مشتری
  • “Peki, a elmasım, sana ne diyelim?” diye sordular. Çakal: “Müşteri yıldızına benzer erkek aslan deyin” dedi.
  • پس بگفتندش که طاوسان جان ** جلوه‌ها دارند اندر گلستان
  • Bunun üzerine dediler ki: “İyi ama can tavusları gül bahçelerinde salınır cilvelenirler.”