English    Türkçe    فارسی   

4
1660-1669

  • آن هنرهای دقیق و قال و قیل ** قوم فرعون‌اند اجل چون آب نیل 1660
  • O ince hünerler, o dedikodular, Firavun’un kavmine benzer, ecel Nil nehrine!
  • رونق و طاق و طرنب و سحرشان ** گرچه خلقان را کشد گردن کشان
  • Onları parlaklığı kemerleri, sayvanları ve büyüleri, halkı boyunlarından zorla çeker ama
  • سحرهای ساحران دان جمله را ** مرگ چوبی دان که آن گشت اژدها
  • Hepsini de büyücülerin büyüsü bil... Ölümse ejderha haline gelen o sopadır.
  • جادویها را همه یک لقمه کرد ** یک جهان پر شب بد آن را صبح خورد
  • Bütün büyüleri bir lokma yaptı da yuttu... Geceyle dolu olan bir âlemi sabahın yalayıp yutması gibi hani!
  • نور از آن خوردن نشد افزون و بیش ** بل همان سانست کو بودست پیش
  • Fakat o yutmakla sabahın nuru artmadı ki... Evvelce nasılsa yine de öyle!
  • در اثر افزون شد و در ذات نی ** ذات را افزونی و آفات نی 1665
  • Çokluk, fazlalık eserdedir, zatta değil... Zatta ne artma vardır, ne eksilme!
  • حق ز ایجاد جهان افزون نشد ** آنچ اول آن نبود اکنون نشد
  • Allah âlemi yaratmakla çoğalmadı, artmadı... Zaten önce olmayan şimdi olmuş değildir ki!
  • لیک افزون گشت اثر ز ایجاد خلق ** در میان این دو افزونیست فرق
  • Fakat halkın yaratılmasıyla eser çoğaldı, arttı. Yalnız bu iki artmanın arasında hayli fark var!
  • هست افزونی اثر اظهار او ** تا پدید آید صفات و کار او
  • Eserin artması onun zuhurudur... Bu suretle sanatları ve işi zahir olur, görünür.
  • هست افزونی هر ذاتی دلیل ** کو بود حادث به علتها علیل
  • Zatın artmasına gelince bu, o zatın sebeplere bağlı ve sonradan meydana gelmiş olduğuna delildir.
  • تفسیر اوجس فی نفسه خیفة موسی قلنا لا تخف انک انت الا علی
  • Musa, içinde bir korku duydu. Dedik ki: Korkma, sen, ondan yücesin ayetinin tefsiri