English    Türkçe    فارسی   

6
1280-1289

  • صد بلیسی تو خمیس اندر خمیس  ** ترک من گوی ای عجوزه‌ی دردبیس  1280
  • Sen şeytan ordusunda yüz tane şeytan ordususun. A pis kocakarı, bırak beni!
  • چند دزدی عشر از علم کتاب  ** تا شود رویت ملون هم‌چو سیب 
  • Yüzün elma gibi kızarsın diye kitap bilgisinden nice aşirler çaldın.
  • چند دزدی حرف مردان خدا  ** تا فروشی و ستانی مرحبا 
  • Satmak ve onlarla kendine şeref ve mevki satın almak için Allah erlerinin nice sözlerini aşırdın.
  • رنگ بر بسته ترا گلگون نکرد  ** شاخ بر بسته فن عرجون نکرد 
  • Fakat eğreti renk senin yüzünü kızartmadı. Hurma ağacına bağlanan dal, hurma vazifesini görmedi.
  • عاقبت چون چادر مرگت رسد  ** از رخت این عشرها اندر فتد 
  • Sonunda ölüm çarşafı gelip seni bürüdü mü bütün bu ziynetler, yanağından düştü.
  • چونک آید خیزخیزان رحیل  ** گم شود زان پس فنون قال و قیل  1285
  • O göç zamanının “Hadi... kalk, kalk” sesi geldi mi bütün dedikodular yok olur gider.
  • عالم خاموشی آید پیش بیست  ** وای آنک در درون انسیش نیست 
  • Sükût âlemi gelir çatar. Bari sen, o gelmeden sus. Vay o kişiye ki ölümle ünsiyeti yoktur!
  • صیقلی کن یک دو روزی سینه را  ** دفتر خود ساز آن آیینه را 
  • Gönlünü bir iki günceğiz cilâla da o aynayı kendine defter edin.
  • که ز سایه‌ی یوسف صاحب‌قران  ** شد زلیخای عجوز از سر جوان 
  • Sahip kıran Yusuf’un sayesinde Züleyha yeni baştan gençleşti.
  • می‌شود مبدل به خورشید تموز  ** آن مزاح بارد برد العجوز 
  • Kocakarı soğuğunun o soğukluğu, temmuz güneşiyle değişiverir.