English    Türkçe    فارسی   

1
12-36

  • همچو نی زهری و تریاقی که دید ** همچو نی دمساز و مشتاقی که دید
  • Ney gibi hem bir zehir, hem bir tiryak, ney gibi hem bir hemdem, hem bir müştak kim gördü?
  • نی حدیث راه پر خون می‌‌کند ** قصه‌‌های عشق مجنون می‌‌کند
  • Ney, kanla dolu olan yoldan bahsetmekte, Mecnun aşkının kıssalarını söylemektedir.
  • محرم این هوش جز بی‌‌هوش نیست ** مر زبان را مشتری جز گوش نیست‌‌
  • Bu aklın mahremi akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur.
  • در غم ما روزها بی‌‌گاه شد ** روزها با سوزها همراه شد 15
  • Bizim gamımızdan günler, vakitsiz bir hale geldi; günler yanışlarla yoldaş oldu.
  • روزها گر رفت گو رو باک نیست ** تو بمان ای آن که چون تو پاک نیست‌‌
  • Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!
  • هر که جز ماهی ز آبش سیر شد ** هر که بی‌‌روزی است روزش دیر شد
  • Balıktan başka her şey suya kandı, rızkı olmayana da günler uzadı.
  • درنیابد حال پخته هیچ خام ** پس سخن کوتاه باید و السلام‌‌
  • Ham, pişkinin halinden anlamaz, öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
  • بند بگسل، باش آزاد ای پسر ** چند باشی بند سیم و بند زر
  • Ey oğul! Bağı çöz, azat ol. Ne zamana kadar gümüş, altın esiri olacaksın?
  • گر بریزی بحر را در کوزه‌‌ای ** چند گنجد قسمت یک روزه‌‌ای‌‌ 20
  • Denizi bir testiye dökersen ne alır? Bir günün kısmetini…
  • کوزه‌‌ی چشم حریصان پر نشد ** تا صدف قانع نشد پر در نشد
  • Harislerin göz testisi dolmadı. Sedef, kanaatkâr olduğundan inci ile doldu.
  • هر که را جامه ز عشقی چاک شد ** او ز حرص و عیب کلی پاک شد
  • Bir aşk yüzünden elbisesi yırtılan, hırstan, ayıptan adamakıllı temizlendi.
  • شاد باش ای عشق خوش سودای ما ** ای طبیب جمله علتهای ما
  • Ey bizim sevdası güzel aşkımız; şad ol; ey bütün hastalıklarımızın hekimi;
  • ای دوای نخوت و ناموس ما ** ای تو افلاطون و جالینوس ما
  • Ey bizim kibir ve azametimizin ilâcı, ey bizim Eflâtun’umuz! Ey bizim Calinus’umuz!
  • جسم خاک از عشق بر افلاک شد ** کوه در رقص آمد و چالاک شد 25
  • Toprak beden, aşktan göklere çıktı; dağ oynamaya başladı, çevikleşti.
  • عشق جان طور آمد عاشقا ** طور مست و خر موسی صاعقا
  • Ey âşık! Aşk; Tûr’un canı oldu. Tûr sarhoş, Mûsa da düşüp bayılmış!
  • با لب دمساز خود گر جفتمی ** همچو نی من گفتنیها گفتمی‌‌
  • Zamanımı beraber geçirdiğim arkadaşımın dudağına eş olsaydım (sırlarına tahammül edecek bir hemdem bulsaydım) ney gibi ben de söylenecek şeyleri söylerdim.
  • هر که او از هم زبانی شد جدا ** بی‌‌زبان شد گر چه دارد صد نوا
  • Dildeşinden ayrı düşen, yüz türlü nağmesi olsa bile dilsizdir.
  • چون که گل رفت و گلستان در گذشت ** نشنوی ز ان پس ز بلبل سر گذشت‌‌
  • Gül solup mevsim geçince artık bülbülden maceralar işitemezsin.
  • جمله معشوق است و عاشق پرده‌‌ای ** زنده معشوق است و عاشق مرده‌‌ای‌‌ 30
  • Her şey maşuktur, âşık bir perdedir. Yaşayan maşuktur, âşık bir ölüdür.
  • چون نباشد عشق را پروای او ** او چو مرغی ماند بی‌‌پر، وای او
  • Kimin aşka meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!
  • من چگونه هوش دارم پیش و پس ** چون نباشد نور یارم پیش و پس‌‌
  • Sevgilimin nuru önde, artta olmadıkça ben nasıl önü, sonu idrak edebilirim?
  • عشق خواهد کاین سخن بیرون بود ** آینه غماز نبود چون بود
  • Aşk, bu sözün dışarı çıkıp yazılmasını ister; ayna gammaz olmaz da ne olur?
  • آینه‌‌ت دانی چرا غماز نیست ** ز انکه زنگار از رخش ممتاز نیست‌‌
  • Aynan, bilir misin, neden gammaz değil? Yüzünden tozu, pası silinmemiş de ondan!
  • عاشق شدن پادشاه بر کنیزک رنجور و تدبیر کردن در صحت او
  • Padişahın bir halayığa âşık olup satın alması, halayığın hastalanması, onu iyi etmek için tedbiri
  • بشنوید ای دوستان این داستان ** خود حقیقت نقد حال ماست آن‌‌ 35
  • Ey dostlar! Bu hikâyeyi dinleyiniz. Hakikatte o bizim bu günkü halimizdir.
  • بود شاهی در زمانی پیش از این ** ملک دنیا بودش و هم ملک دین‌‌
  • Bundan evvelki bir zamanda bir padişah vardı. O hem dünya, hem din saltanatına malikti.