English    Türkçe    فارسی   

5
1991-2040

  • باز می‌گوید به حق دین او  ** که ازین افزون بود تمکین او 
  • Sonra da diyordu ki: Dini hakki için onun temkini bundan da artıktır.
  • کی به قذف زشت من طیره شود  ** وز غرض وز سر من غافل بود 
  • Benim sitemime kızmaz, benim sözümden alınmaz, maksadımı sırrımı anlar.
  • مبتلی چون دید تاویلات رنج  ** برد بیند کی شود او مات رنج 
  • Bir belaya uğrayan, o dertten perişan olmaz, bir çok tevillerde bulunur.
  • صاحب تاویل ایاز صابرست  ** کو به بحر عاقبتها ناظرست 
  • Eyaz’da sabırlıdır, tevillerde bulunur. O işin sonuna bakar.
  • هم‌چو یوسف خواب این زندانیان  ** هست تعبیرش به پیش او عیان  1995
  • Yusuf gibi, bu zindandakilerin rüyalarını tabir eder, tabiri onca aşikardır.
  • خواب خود را چون نداند مرد خیر  ** کو بود واقف ز سر خواب غیر 
  • Rüyasını yoramayan başkasının Rüyasını nasıl yorabilir?
  • گر زنم صد تیغ او را ز امتحان  ** کم نگردد وصلت آن مهربان 
  • Ben onu sınasam, Sınama yüzünden ona yüzlerce kılıç vursam yine o merhametli sevgilinin sevgisi eksilmez.
  • داند او که آن تیغ بر خود می‌زنم  ** من ویم اندر حقیقت او منم 
  • Bilir ki o kılıcı kendime vuruyorum. Çünkü ben oyum hakikatte o da ben.
  • بیان اتحاد عاشق و معشوق از روی حقیقت اگر چه متضادند از روی آنک نیاز ضد بی‌نیازیست چنان که آینه بی‌صورتست و ساده است و بی‌صورتی ضد صورتست ولکن میان ایشان اتحادیست در حقیقت کی شرح آن درازست و العاقل یکفیه الاشاره 
  • Niyaz, nazın zahiren zıddıdır, fakat hakikatte aşıkla maşuk, görünüşte zıt olmakla beraber birdir. Nitekim aynanın sureti yoktur, suretsizlik de suretin zıddıdır. Fakat aynayla suret arasında hakikatte birlik vardır. Bunu anlatmak uzun sürer. Aklı olana bir işaret yeter.
  • جسم مجنون را ز رنج و دوریی  ** اندر آمد ناگهان رنجوریی 
  • Ayrılık derdinden Mecnun, ansızın hastalandı.
  • خون بجوش آمد ز شعله‌ی اشتیاق  ** تا پدید آمد بر آن مجنون خناق  2000
  • İştiyak aleviyle kanı kaynadı, nihayet boğaz illetine tutuldu.
  • پس طبیب آمد بدار و کردنش  ** گفت چاره نیست هیچ از رگ‌زنش 
  • Tedavi için hekim geldi. Gördü ki damarını yarmak ve kan almaktan başka çare yok.
  • رگ زدن باید برای دفع خون  ** رگ‌زنی آمد بدانجا ذو فنون 
  • Kanı defetmek için hacamat lazım dedi. Çağırdılar hünerli bir hacamatçı geldi.
  • بازوش بست و گرفت آن نیش او  ** بانک بر زد در زمان آن عشق‌خو 
  • Kolunu bağladı, sis olan yeri deşeceği sırada o huyu, aşktan ibaret olan aşık, bir nara attı.
  • مزد خود بستان و ترک فصد کن  ** گر بمیرم گو برو جسم کهن 
  • Dedi ki: Paranı al git, hacamat etme. Ölürsem öleyim, bu köhnemiş beden bırak ölsün!
  • گفت آخر از چه می‌ترسی ازین  ** چون نمی‌ترسی تو از شیر عرین  2005
  • Hacamatçı dedi ki: Bundan ne korkuyorsun sen kükremiş aslandan bile korkmazsın.
  • شیر و گرگ و خرس و هر گور و دده  ** گرد بر گرد تو شب گرد آمده 
  • Geceleyin aslan, kurt, ayı, yaban sığırı gibi hayvanlarla bütün yırtıcı hayvanat, saf,saf çevrene toplanırlar.
  • می نه آیدشان ز تو بوی بشر  ** ز انبهی عشق و وجد اندر جگر 
  • Onlar sende aşk ve vecitten başka hiçbir şey görmezler. Senden insan kokusu almazlar.
  • گرگ و خرس و شیر داند عشق چیست  ** کم ز سگ باشد که از عشق او عمیست 
  • Kurt, ayı ve aslan bile aşk nedir, biliyor. Artık aşktan kör olan kişi köpekten de aşağıdır.
  • گر رگ عشقی نبودی کلب را  ** کی بجستی کلب کهفی قلب را 
  • Köpekte aşk damarı olmasaydı Ashabı kehf’in köpeği, kala erbabını arar mıydı hiç?
  • هم ز جنس او به صورت چون سگان  ** گر نشد مشهور هست اندر جهان  2010
  • Şöhret olmamıştır ama alemde onun cinsinden çok köpekler vardır.
  • بو نبردی تو دل اندر جنس خویش  ** کی بری تو بوی دل از گرگ و میش 
  • Sense kendi cinsinden olandan bile bir koku almadın. Artık kurtla koyundan aşk kokusunu nereden alacaksın?
  • گر نبودی عشق هستی کی بدی  ** کی زدی نان بر تو و کی تو شدی 
  • Aşk olmasaydı, varlık nereden olurdu? Ekmek nasıl olur da gelir senin vücuduna katılırdı?
  • نان تو شد از چه ز عشق و اشتها  ** ورنه نان را کی بدی تا جان رهی 
  • Ekmek varlığa katıldı neden? aşktan, istekten. Yoksa ekmeğin can olmasına yol var mi?
  • عشق نان مرده را می جان کند  ** جان که فانی بود جاویدان کند 
  • Aşk,ölü olan ekmeği can haline getirmede, fani olan cani ebedileştirmede.
  • گفت مجنون من نمی‌ترسم ز نیش  ** صبر من از کوه سنگین هست بیش  2015
  • Mecnun dedi ki: Ben yaradan korkmuyorum. Sabrım, taştan yapılma dağlardan da fazladır.
  • منبلم بی‌زخم ناساید تنم  ** عاشقم بر زخمها بر می‌تنم 
  • Yarasız durmaya hayatta tahammülüm yok. Yaralara aşığım, onlara koşa,koşa giderim.
  • لیک از لیلی وجود من پرست  ** این صدف پر از صفات آن درست 
  • Fakat vücudum Leyla ile doludur. Bu sedef o incinin sıfatları ile dolmuştur.
  • ترسم ای فصاد گر فصدم کنی  ** نیش را ناگاه بر لیلی زنی 
  • Ey hacamatçı, korkarım beni hacamat ederken Leyla’yı yaralarsın.
  • داند آن عقلی که او دل‌روشنیست  ** در میان لیلی و من فرق نیست 
  • Gönlü aydın olan akıllı kişi, bilir ki benimle Leyla arasında bir fark yok.
  • معشوقی از عاشق پرسید کی خود را دوست‌تر داری یا مرا گفت من از خود مرده‌ام و به تو زنده‌ام از خود و از صفات خود نیست شده‌ام و به تو هست شده‌ام علم خود را فراموش کرده‌ام و از علم تو عالم شده‌ام قدرت خود را از یاد داده‌ام و از قدرت تو قادر شده‌ام اگر خود را دوست دارم ترا دوست داشته باشم و اگر ترا دوست دارم خود را دوست داشته باشم هر که را آینه‌ی یقین باشد گرچه خود بین خدای بین باشد اخرج به صفاتی الی خلقی من رآک رآنی و من قصدک قصدنی و علی هذا 
  • Bir sevgili aşıkına sordu: Beni mi çok seversin, kendini mi? Aşık dedi ki: Ben kendimden ölmüş, kurtulmuş, seninle dirilmişim. Kendi varlığımdan, kendi sıfatlarımdan yok olmuşum, seninle var olmuşum. İlmimi unutmuşum, senin bilginle bilgi sahibi olmuşum. Kudretimi hatırdan çıkarmışım, senin kudretinle kudretlenmişim. Kendimi seversem seni sevmiş olurum, seni seversem kendimi sevmiş olurum. "Kimde yakın aynası varsa kendini görmüş olsa bile hakikatte Tanrıyı görmüş olur." "Sıfatlarıma bürünüp halka görün, seni gören beni görür, sana kaideden bana kasteder. " İşte bu, hep böyle gider.
  • گفت معشوقی به عاشق ز امتحان  ** در صبوحی کای فلان ابن الفلان  2020
  • Bir sevgili aşkını sınamak istedi de bir seher çağı dedi ki: Ey falan oğlu falan,
  • مر مرا تو دوست‌تر داری عجب  ** یا که خود را راست گو یا ذا الکرب 
  • Ey dertlere uğramış aşık, beni mi daha çok seversin kendini mi? doğru söyle.
  • گفت من در تو چنان فانی شدم  ** که پرم از تتو ز ساران تا قدم 
  • Aşık dedi ki: Ben, sende öyle bir fani olmuşum ki tependen tırnağa kadar seninle doluyum.
  • بر من از هستی من جز نام نیست  ** در وجودم جز تو ای خوش‌کام نیست 
  • Varlığımdan bir addan başka bir şey kalmadı. Ey güzelim, vücudumda senden başka bir varlık yok.
  • زان سبب فانی شدم من این چنین  ** هم‌چو سرکه در تو بحر انگبین 
  • Bu sebeple sirke bal denizinde nasıl yok olursa ben de sende öyle yok oldum.
  • هم‌چو سنگی کو شود کل لعل ناب  ** پر شود او از صفات آفتاب  2025
  • Hani taş halis laal haline gelir, güneşin sıfatları ile dolar ya,
  • وصف آن سنگی نماند اندرو  ** پر شود از وصف خور او پشت و رو 
  • Artık onda taşlık kalmaz. Onun önü de güneşin sıfatıyla dolar, ardı da.
  • بعد از آن گر دوست دارد خویش را  ** دوستی خور بود آن ای فتا 
  • Ondan sonra kendini severse o güneşi sevmektir civanım.
  • ور که خود را دوست دارد ای بجان  ** دوستی خویش باشد بی‌گمان 
  • O, canla başla güneşi sever yine şüphe yok ki kendisini sevmiş olur.
  • خواه خود را دوست دارد لعل ناب  ** خواه تا او دوست دارد آفتاب 
  • Halis laal, ister kendisini sevsin, ister güneşi.
  • اندرین دو دوستی خود فرق نیست  ** هر دو جانب جز ضیای شرق نیست  2030
  • Bu iki sevgide zaten fark yoktur. Her iki tarafta da doğu ışığından başka bir şey yoktur ki.
  • تا نشد او لعل خود را دشمنست  ** زانک یک من نیست آنجا دو منست 
  • Fakat taş laal olmadıkça kendisine düşmandır. Çünkü orada bir varlık değil, iki varlık vardır.
  • زانک ظلمانیست سنگ و روزکور  ** هست ظلمانی حقیقت ضد نور 
  • Çünkü taş karanlıktır, gündüz bile kördür. Karanlıksa hakikatte nurun zıddıdır.
  • خویشتن را دوست دارد کافرست  ** زانک او مناع شمس اکبرست 
  • O, kendisini sever, kafirdir. Çünkü, büyük Güneşi men eder durur.
  • پس نشاید که بگوید سنگ انا  ** او همه تاریکیست و در فنا 
  • Şu halde taşın “ben” demesi yaraşır bir şey değil. O, daima karanlıktadır, yokluktadır.
  • گفت فرعونی انا الحق گشت پست  ** گفت منصوری اناالحق و برست  2035
  • Firavun ben Tanrıyım dedi alçaldı. Mahsur Ben Hakkım dedi kurtuldu.
  • آن انا را لعنة الله در عقب  ** وین انا را رحمةالله ای محب 
  • O “Benim” deyisin ardından hemen Tanrı laneti ulaştı. Fakat ey seven kişi, bu“Benim” deyişin ardından hemen Tanrı rahmeti ulaştı.
  • زانک او سنگ سیه بد این عقیق  ** آن عدوی نور بود و این عشیق 
  • Çünkü, o kara taştı, bu akik. O, nura düşmandı bu aşık.
  • این انا هو بود در سر ای فضول  ** ز اتحاد نور نه از رای حلول 
  • Bu “Benim” demek, a boşboğaz, hakikatte “Odur” demektir. Fakat iki nurun birleşmesi gibi de değil, bir şeyin bir şeye sızması gibi de değil.
  • جهد کن تا سنگیت کمتر شود  ** تا به لعلی سنگ تو انور شود 
  • Çalış da taşlığın azalsın, laal ol da taşın nurlansın.
  • صبر کن اندر جهاد و در عنا  ** دم به دم می‌بین بقا اندر فنا  2040
  • Savaşta, zahmet çekmede sabırlı ol da anbean yoklukta varlık bul.