English    Türkçe    فارسی   

2
2267-2291

  • تو خلافش کن که از پیغمبران ** این چنین آمد وصیت در جهان‏
  • Onun dediğinin zıddını yap. Âlemde peygamberlerin de vasiyetleri böyledir.
  • مشورت در کارها واجب شود ** تا پشیمانی در آخر کم بود
  • Sonun da az pişman olasın diye yapacağın işlerde müşaverede bulunmak aciptir.
  • گفت امت مشورت با کی کنیم ** انبیا گفتند با عقل امیم‏
  • Ümmet “Kiminle meşveret edelim?” dediler de, peygamberler “ Mukteda olan akılla” diye cevap verdiler.
  • گفت گر کودک در آید یا زنی ** کاو ندارد عقل و رای روشنی‏ 2270
  • Hatta soran adam “İyi ama ya hiçbir tedbiri, isabetli aklı olmayan bir çocuk yahut kadın gelirse, onunla da meşverette bulunalım mı?” deyince,
  • گفت با او مشورت کن و انچه گفت ** تو خلاف آن کن و در راه افت‏
  • Peygamber, “ Onunla da meşverette bulun, fakat ne derse onun zıddını yap, ona aykırı yola git” dedi.
  • نفس خود را زن شناس از زن بتر ** ز انکه زن جزوی است نفست کل شر
  • Nefsini kadın bil, hatta kadından da beter. Çünkü kadın cüzüdür, nefsinse şerrin küllü!
  • مشورت با نفس خود گر می‏کنی ** هر چه گوید کن خلاف آن دنی‏
  • Nefsinle meşveret edersen o aşağılığın dediğine uyma, aksini yap;
  • گر نماز و روزه می‏فرمایدت ** نفس مکار است مکری زایدت‏
  • Hatta sana namaz kıl, oruç tut diye emretse bile, nefis hilecidir, o emriyle bile sana bir hile kuracaktır.
  • مشورت با نفس خویش اندر فعال ** هر چه گوید عکس آن باشد کمال‏ 2275
  • Yapacağın işte nefsinle meşveret etmek ve ne derse aksini yapmak kemaldir.
  • بر نیایی با وی و استیز او ** رو بر یاری بگیر آمیز او
  • Onunla başa çıkamaz, onun inadına karşı koyamazsın. Yürü, bir dost kazan, onunla uzlaş!
  • عقل قوت گیرد از عقل دگر ** نی شکر کامل شود از نیشکر
  • Akıl, başka bir akıldan kuvvet bulur. Şeker kamışı, şeker kamışından kemal kazanır.
  • من ز مکر نفس دیدم چیزها ** کاو برد از سحر خود تمییزها
  • Ben, nefsimin hilesinden neler gördüm neler. Sihriyle akıl ve temyizi bile giderir!
  • وعده‏ها بدهد ترا تازه به دست ** که هزاران بار آنها را شکست‏
  • Sana yeniden yeniye vaatlerde bulunur da binlerce kere bozar.
  • عمر اگر صد سال خود مهلت دهد ** اوت هر روزی بهانه‏ی نو نهد 2280
  • Ömrün, sana yüzlerce yıl mühlet verse nefis, her gün yeni bir bahane bulur, sana mâni olur;
  • گرم گوید وعده‏های سرد را ** جادویی مردی ببندد مرد را
  • Soğuk vaatleri sıcak bir surette söyler. O öyle bir sihirbazdır ki insanı kıskıvrak bağlar.
  • ای ضیاء الحق حسام الدین بیا ** که نروید بی‏تو از شوره گیا
  • Ey hak ziyası Hüsamettin, gel. Bu çoraklıkta sensiz ot bitmiyor.
  • از فلک آویخته شد پرده‏ای ** از پی نفرین دل آزرده‏ای‏
  • Bir velinin gönlünün kırılması yüzünden nefse uyanların önüne bir perde çekilmiştir.
  • این قضا را هم قضا داند علاج ** عقل خلقان در قضا گیج است گیج‏
  • Bu kazaya yapılacak ilâcı yine kaza bilir. Halkın aklı kazaya pek şaşkındır.
  • اژدها گشته ست آن مار سیاه ** آن که کرمی بود افتاده به راه‏ 2285
  • Yola düşmüş bir kurt gibi olan o karayılan, ejderha kesilmiştir.
  • اژدها و مار اندر دست تو ** شد عصا ای جان موسی مست تو
  • Fakat ejderha da, yılan da senin elinde asâ kesilir, ey Musa’nın canını bile sarhoş eden, ey Musa’yı bile kendisinden geçiren!
  • حکم خذها لا تخف دادت خدا ** تا به دستت اژدها گردد عصا
  • Tanrı, sana “ Onu al, korkma, ejderha elinde asâ haline gelecek” hükmünü vermiştir.
  • هین ید بیضا نما ای پادشاه ** صبح نو بگشا ز شبهای سیاه‏
  • Ey padişah, haydi, Yedi Beyzâyı göster. Kara gecelerden yepyeni bir sabah meydana getir.
  • دوزخی افروخت در وی دم فسون ** ای دم تو از دم دریا فزون‏
  • Bir cehennem yandı, alevlendi. Ona üfür ey nefesi, denizin nefesinden üstün ve artık olan!
  • بحر مکار است بنموده کفی ** دوزخ است از مکر بنموده تفی‏ 2290
  • Deniz, hilebazdır, sana bir köpük gösterir; cehennemdir, sana bir hararet izhar eder.
  • ز آن نماید مختصر در چشم تو ** تا زبون بینیش جنبد خشم تو
  • Onun için de gözüne ehemmiyetsiz görünür, bu suretle onu zebun görürsün, hışmın tepreşir.