English    Türkçe    فارسی   

2
1440-1449

  • Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi. 1440
  • کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمره‏ی خون‏خوار را
  • Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
  • گفت روشن کاین جماعت کشته‏اند ** کاین زمان در خصمی‏ام آشفته‏اند
  • Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
  • چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان‏
  • O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
  • جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جمله‏ی اسرار را
  • Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.
  • وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را
  • Kuyruğunun açacağı yara yüzünden can kurtulsun diye öküz kesmek, yol şartlarındandır. 1445
  • گاو کشتن هست از شرط طریق ** تا شود از زخم دمش جان مفیق‏
  • Sen de tez öküz nefsi tepele de gizli ruh dirilsin, akıllansın.
  • گاو نفس خویش را زوتر بکش ** تا شود روح خفی زنده و بهش‏
  • BASLIK YOK
  • رجوع به حکایت ذو النون‏
  • Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca Zünnun onlara bağırdı: “Hey, kimlersiniz? Sakının!”
  • چون رسیدند آن نفر نزدیک او ** بانگ بر زد هی کیانید اتقوا
  • Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik.
  • با ادب گفتند ما از دوستان ** بهر پرسش آمدیم اینجا به جان‏
  • Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan?
  • چونی ای دریای عقل ذو فنون ** این چه بهتان است بر عقلت جنون‏