English    Türkçe    فارسی   

3
220-229

  • Çünkü bu âlemin ne tadı vardı, ne tuzu. Sihir okur da kulağına üfler durur. 220
  • که نه چربش دارد و نه نوش او ** سحر خواند می‌دمد در گوش او
  • “Ey nur gibi apaydın adam, ev senin sen de benimsin” der.
  • که بیا مهمان ما ای روشنی ** خانه آن تست و تو آن منی
  • İhtiyat ona derler ki “Midem dolgun tokum”, yahut “Hastayım, bu mezardan hastalandım”,
  • حزم آن باشد که گویی تخمه‌ام ** یا سقیمم خسته‌ی این دخمه‌ام
  • Yâhut “ Başım ağrıyor, sen bunu geçirmeye bak” yahut da “ Benim dayımın oğlu çağırdı, davetliyim” deyip başından savasın.
  • یا سرم دردست درد سر ببر ** یا مرا خواندست آن خالو پسر
  • Çünkü bir şerbeti bile zehirlerle sunar, tatlısı vücudunda yaralar, bereler meydana getirir.
  • زانک یک نوشت دهد با نیشها ** که بکارد در تو نوشش ریشها
  • Sana elli, altmış bile verse ey balık, o verdiği şey, oltada ettir. 225
  • زر اگر پنجاه اگر شصتت دهد ** ماهیا او گوشت در شستت دهد
  • Verdi, farz edelim, fakat o hilebaz nereden verecek? Hilebazın sözü çürümüş cevizdir.
  • گر دهد خود کی دهد آن پر حیل ** جوز پوسیدست گفتار دغل
  • Onun gürültüsü aklını alır, beynini altüst eder. Yüz binlerce aklı bile bir pula saymaz.
  • ژغژغ آن عقل و مغزت را برد ** صد هزاران عقل را یک نشمرد
  • Dostun, kesendir, hurcundur, Ramin’sen Vise’den başkasını arama.
  • یار تو خرجین تست و کیسه‌ات ** گر تو رامینی مجو جز ویسه‌ات
  • Vise de sensin, mâşukun da sen. Bu zâhiri şeylerin hepsi sana âfettir.
  • ویسه و معشوق تو هم ذات تست ** وین برونیها همه آفات تست