English    Türkçe    فارسی   

3
2618-2627

  • Şehri bırakıp çıktılar, koşa koşa bir köye geldiler.
  • شهر را هشتند و بیرون آمدند ** در هزیمت در دهی اندر شدند
  • O köyde semiz bir kuş buldular. Kuş pek semizdi, vücudunda zerre kadar et yoktu, öyle arıktı ki!
  • اندر آن ده مرغ فربه یافتند ** لیک ذره‌ی گوشت بر وی نه نژند
  • Ölmüş bir kuştu, kargaların gagalamasından kemikleri bile incelmiş, ipliğe dönmüştü. 2620
  • مرغ مرده‌ی خشک وز زخم کلاغ ** استخوانها زار گشته چون پناغ
  • Aslanların avlarını yemesi gibi o kuşu yediler… Üçü de tok filler gibi semirip şiştiler.
  • زان همی‌خوردند چون از صید شیر ** هر یکی از خوردنش چون پیل سیر
  • Üçü de üç tane besili, semiz ve büyük file döndüler!
  • هر سه زان خوردند و بس فربه شدند ** چون سه پیل بس بزرگ و مه شدند
  • Üç genç de öyle semirdi, öyle şişmanladı ki şişmanlıktan âleme sığamaz oldular!
  • آنچنان کز فربهی هر یک جوان ** در نگنجیدی ز زفتی در جهان
  • Bu kadar şişmanlıkta, bu koskocaman kelleyle, kulakla, bu iri yedi endamla beraber kapının çatlağından süzülüp geçtiler!
  • با چنین گبزی و هفت اندام زفت ** از شکاف در برون جستند و رفت
  • Ölüm de halka görünmez, ölümün yolu da gizlidir. Ölüm de göze gelmez… Acayip bir çıkış yeridir. 2625
  • راه مرگ خلق ناپیدا رهیست ** در نظر ناید که آن بی‌جا رهیست
  • İşte bak, kervanlar birbiri ardına ulanmış, o kapının gizli çatlağından geçip gitmede!
  • نک پیاپی کاروانها مقتفی ** زین شکاف در که هست آن مختفی
  • Fakat o çatlağı arasan göremezsen. Pek gizlidir ama ondan bunca kişileri geçirdiler, gelin evine güvey götürür gibi götürdüler.
  • بر در ار جویی نیابی آن شکاف ** سخت ناپیدا و زو چندین زفاف
  • Uzaktakini bile gören köle, keskin kulaklı sağır, uzun elbiseli çıplağın açıklanması
  • شرح آن کور دوربین و آن کر تیزشنو و آن برهنه دراز دامن