Demir taşa çalındı, bir ateştir sıçradı. Hem de öyle bir ateş ki padişahtan da saltanatından öç alıcı, padişaha da, saltanatına da kin güdücü bir ateş.
آهنی بر سنگ زد زاد آتشی ** آتشی از شاه و ملکش کینکشی
Ben buluta benziyorum sen yersin Musa’da nebat. Allah, satranç oyununda şahı sürüyor, bir yutulduk mu yutulduk! 885
من چو ابرم تو زمین موسی نبات ** حق شه شطرنج و ما ماتیم مات
Hanım, yutulmayı da hakikî padişah olan Allah’tan bil, yutmayı da. O işi bizden bilip bize hayıflanma!
مات و برد از شاه میدان ای عروس ** آن مدان از ما مکن بر ما فسوس
Firavunun korktuğu şey yok mu? Seninle buluştum, meydana geldi işte!
آنچ این فرعون میترسد ازو ** هست شد این دم که گشتم جفت تو
İmran’ın karısıyla buluştuktan sonra “Beni görmemiş ol” diye nasihat etmesi
وصیت کردن عمران جفت خود را بعد از مجامعت کی مرا ندیده باشی
Sakın bunu kimseye söyleme, gizle de bana da yüzlerce türlü gam, gussa gelmesin, sana da.
وا مگردان هیچ ازینها دم مزن ** تا نیاید بر من و تو صد حزن
Sonucu, bunun eserlerini meydana çıkar çünkü nazeninin, alâmetleri belirdi!”
عاقبت پیدا شود آثار این ** چون علامتها رسید ای نازنین
Tam o sırada meydandaki halktan naralar duyulmaya, yer, gök naralarla dolmaya başladı. 890
در زمان از سوی میدان نعرهها ** میرسید از خلق و پر میشد هوا
Firavun, bu naralardan korkup sıçradı, gürültünün ne olduğunu anlamak için yalınayak koştu.
شاه از آن هیبت برون جست آن زمان ** پابرهنه کین چه غلغلهاست هان
Meydandan gelen ve dehşetinden cinleri, perileri bile korkutan bu nâralar, bu gürültüler nedir anlamak istiyordu.
از سوی میدان چه بانگست و غریو ** کز نهیبش میرمد جنی و دیو
İmran, “ Padişahımızın ömrü uzun olsun… İsrailoğulları, lütfundan neşeleniyorlar.
گفت عمران شاه ما را عمر باد ** قوم اسرائیلیانند از تو شاد
İhsanlarına seviniyorlar, oynuyorlar, ellerini çırpıyorlar “dedi.
از عطای شاه شادی میکنند ** رقص میآرند و کفها میزنند
Firavun dedi ki” Olabilir. Fakat beni adamakıllı bir vehim, bir endişedir kapladı. 895
گفت باشد کین بود اما ولیک ** وهم و اندیشه مرا پر کرد نیک
Firavunun o sesten korkması
ترسیدن فرعون از آن بانگ
Bu gürültü, asabımı bozdu. Bu acı dertle, kederle âdeta beni kocattı.”
این صدا جان مرا تغییر کرد ** از غم و اندوه تلخم پیر کرد
Padişah, bütün gece ağrısı tutmuş gebe kadın gibi bir yandan bir yana gidip geliyor.
پیش میآمد سپس میرفت شه ** جمله شب او همچو حامل وقت زه
Her an “İmran, bu nâralar, beni dehşetle yerimden sıçrattı” diyordu.
هر زمان میگفت ای عمران مرا ** سخت از جا برده است این نعرهها
Zavallı İmran’ın kudreti yoktu ki karısıyla buluştuğunu söylesin.
زهره نه عمران مسکین را که تا ** باز گوید اختلاط جفت را
Karısı gebe kalınca gökte Musa’nın yıldızının belirdiğini anlatsın. 900
که زن عمران به عمران در خزید ** تا که شد استارهی موسی پدید
Her peygamber, ana rahmine düşünce yıldızı da gökte zuhur eder, parlamaya başlar.
هر پیمبر که در آید در رحم ** نجم او بر چرخ گردد منتجم
Gökte Musa aleyhisselâm’ın yıldızının belirmesi ve meydanda müneccimlerin feryadı
پیدا شدن استارهی موسی علیه السلام بر آسمان و غریو منجمان در میدان
Kör Firavunun hilelerine, tedbirlerine rağmen gökyüzünde Musa’nın yıldızı belirdi.
بر فلک پیدا شد آن استارهاش ** کوری فرعون و مکر و چارهاش
Sabah olunca İmran’a “Git de o gürültünün, o patırtının ne olduğunu anla” dedi.
روز شد گفتش که ای عمران برو ** واقف آن غلغل و آن بانگ شو
İmran, meydana koşup “Bu ne gürültüydü? Padişahlar padişahı uyuyamadı” deyince,
راند عمران جانب میدان و گفت ** این چه غلغل بود شاهنشه نخفت
Her müneccim, yaslılar gibi başı açık, yeni yakası yırtık bir halde toprağı öptü. 905
هر منجم سر برهنه جامهپاک ** همچو اصحاب عزا بوسیده خاک
Yaslılar gibi sesleri ses veriyor, feryatları ortalığı dolduruyordu.
همچو اصحاب عزا آوازشان ** بد گرفته از فغان و سازشان
Saçlarını, sakallarını yolup, yüzlerine vuruyorlar, gözleri kanlı yaşlarla doluyordu.
ریش و مو بر کنده رو بدریدگان ** خاک بر سر کرده خونپر دیدگان
İmran “Hayrola. Bu ne feryat, bu ne hâl? Bu yomsuz yıl, kötü alâmetler mi gösteriyor yoksa?” dedi.
گفت خیرست این چه آشوبست و حال ** بد نشانی میدهد منحوس سال
Özürler serdederek dediler ki: “Emîr Allah’ın kaza ve kaderi bizi esir etti.
عذر آوردند و گفتند ای امیر ** کرد ما را دست تقدیرش اسیر
Her çareye başvurduk, fakat padişahın devleti karardı, düşmanı dünyaya geldi, galip oldu. 910
این همه کردیم و دولت تیره شد ** دشمن شه هست گشت و چیره شد
Geceleyin gökyüzünde o çocuğun yıldızı göründü, bizi kör etti.
شب ستارهی آن پسر آمد عیان ** کوری ما بر جبین آسمان
O Peygamber’in yıldızı gökte yüceldi, biz de ağlamaya, yıldızlar gibi gözyaşları dökmeye başladık.”
زد ستارهی آن پیمبر بر سما ** ما ستارهبار گشتیم از بکا
İmran, içinden sevindi, fakat zahiren “Eyvahlar olsun!” diye elini başına vurup,
با دل خوش شاد عمران وز نفاق ** دست بر سر میبزد کاه الفراق
Kızgın suratı asık bir halde deliller gibi akılsız.
کرد عمران خویش پر خشم و ترش ** رفت چون دیوانگان بی عقل و هش
Ve güya kendini bilmez bir halde müneccimlerin üstüne yürüyüp onlara bir hayli ağır sözler söyledi. 915
خویشتن را اعجمی کرد و براند ** گفتههای بس خشن بر جمع خواند
Kendini meyus ve mahzun göstererek sevincini gizliyor, onlara oyun oynuyordu.
خویشتن را ترش و غمگین ساخت او ** نردهای بازگونه باخت او
“Padişahımızı aldattınız, hıyanetten, tamahtan vazgeçmediniz.
گفتشان شاه مرا بفریفتید ** از خیانت وز طمع نشکیفتید
Onu bu meydana kadar sürükleyip yüzünün suyunu döktünüz, şerefini hiçe saydınız.
سوی میدان شاه را انگیختید ** آب روی شاه ما را ریختید
Ellerinizi, göğüslerinize koyup padişahı dertlerden kurtaracağız diye vaatlerde bulundunuz” dedi.
دست بر سینه زدیت اندر ضمان ** شاه را ما فارغ آریم از غمان
Padişah da bunu duyunca “Hainler, dedi, ben de sizi asayım da görün. 920
شاه هم بشنید و گفت ای خاینان ** من بر آویزم شما را بی امان
Kendimizi gülünç hallere soktuk, düşmanlara mallar ihsan edip ziyana girdik.
خویش را در مضحکه انداختم ** مالها با دشمنان در باختم
Bu gece bütün İsrailoğulları, karılarından uzak kaldılar diye,
تا که امشب جمله اسرائیلیان ** دور ماندند از ملاقات زنان
Mal da gitti, şeref de. İşe gelince hiçbir şey olmadı. Bu mudur iyi adamların muaveneti, bu mudur iyi kişinin yapacakları iş?
مال رفت و آب رو و کار خام ** این بود یاری و افعال کرام
Yıllardır paralar, libaslar alıyor, ülkelerin servetini rahatça yiyip duruyorsunuz.
سالها ادرار و خلعت میبرید ** مملکتها را مسلم میخورید
Bu mu sizin tedbiriniz, bu mu nücum bilginiz? Siz besbedava lokma yiyen hilekâr ve şom kişilersiniz. 925
رایتان این بود و فرهنگ و نجوم ** طبلخوارانید و مکارید و شوم
Sizi öldürür, parçalatır, ateşlere atar, burunlarınızı, kulaklarınızı, dudaklarınızı kestirir…
من شما را بر درم و آتش زنم ** بینی و گوش و لبانتان بر کنم
Sizi ateşe odun yapar, yiyip içtiklerinizi fitil fitil burnunuzdan getiririm.”
من شما را هیزم آتش کنم ** عیش رفته بر شما ناخوش کنم
Müneccimler, secde edip “Padişahım, Şeytan bu sefer bize galebe etti.
سجده کردند و بگفتند ای خدیو ** گر یکی کرت ز ما چربید دیو
Fakat yılardır nice belâlar defettik. Yaptıklarımıza vehim bile hayran olmakta.
سالها دفع بلاها کردهایم ** وهم حیران زانچ ماها کردهایم
Bu sefer tedbirimiz, hiçe çıktı. O Peygamber’in anası gebe kaldı, o, ana rahmine düştü. 930
فوت شد از ما و حملش شد پدید ** نطفهاش جست و رحم اندر خزید
Düştü ama padişahım, suçumuzu, affettirmek için biz de doğum gününe dikkat ederiz.
لیک استغفار این روز ولاد ** ما نگه داریم ای شاه و قباد
Bu fırsatı da kaçırmamak, kaza ve kaderin zuhuruna mâni olmak için doğacağı günü hesaplayacak, gözleyeceğiz.
روز میلادش رصد بندیم ما ** تا نگردد فوت و نجهد این قضا
Ey akıllarla fikirler, reyinin kulu, kölesi olan padişah, bunu da yapamazsak bizi öldür” derler.
گر نداریم این نگه ما را بکش ** ای غلام رای تو افکار و هش