-
تو مگو آن مدح را من کی خورم ** از طمع میگوید او پی میبرم
- Sen “Ben o metihleri yutar mıyım? O, tamahından methediyor. Ben, onu anlarım” deme!
-
مادحت گر هجو گوید بر ملا ** روزها سوزد دلت ز آن سوزها
- Seni metheden, halk içinde aleyhinde bulunursa onun tesiriyle gönlün, günlerce yanar.
-
گر چه دانی کاو ز حرمان گفت آن ** کان طمع که داشت از تو شد زیان
- Onun; mahrumiyetten senden umduğunu elde edemeyip ziyan ettiğinden dolayı aleyhinde bulunduğu halde,
-
آن اثر میماندت در اندرون ** در مدیح این حالتت هست آزمون 1860
- O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Metihten de bir ululuk gelir, dene de bak!
-
آن اثر هم روزها باقی بود ** مایهی کبر و خداع جان شود
- Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O metih canın ululanmasına, aldanmasına sebep olur.
-
لیک ننماید چو شیرین است مدح ** بد نماید ز آن که تلخ افتاد قدح
- Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür.
-
همچو مطبوخ است و حب کان را خوری ** تا به دیری شورش و رنج اندری
- Kınanmak, kaynatılmış ilâç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ıstırap ve elem içinde kalırsın.
-
ور خوری حلوا بود ذوقش دمی ** این اثر چون آن نمیپاید همی
- Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez.
-
چون نمیپاید همیپاید نهان ** هر ضدی را تو به ضد او بدان 1865
- Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Her şeyi, zıddıyla anla!
-
چون شکر پاید نهان تاثیر او ** بعد حینی دمل آرد نیش جو
- Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icabeden bir çıban çıkar.
-
نفس از بس مدحها فرعون شد ** کن ذلیل النفس هونا لا تسد
- Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama!
-
تا توانی بنده شو سلطان مباش ** زخم کش چون گوی شو چوگان مباش
- Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgân olma!
-
ور نه چون لطفت نماند وین جمال ** از تو آید آن حریفان را ملال
- Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.
-
آن جماعت کت همیدادند ریو ** چون ببینندت بگویندت که دیو 1870
- Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar.
-
جمله گویندت چو بینندت به در ** مردهای از گور خود بر کرد سر
- Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler;
-
همچو امرد که خدا نامش کنند ** تا بدین سالوس در دامش کنند
- Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler.
-
چون که در بد نامی آمد ریش او ** دیو را ننگ آید از تفتیش او
- Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.
-
دیو سوی آدمی شد بهر شر ** سوی تو ناید که از دیوی بتر
- Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin.
-
تا تو بودی آدمی دیو از پیات ** میدوید و میچشانید او میات 1875
- Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı.
-
چون شدی در خوی دیوی استوار ** میگریزد از تو دیو نابکار
- Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır.
-
آن که اندر دامنت آویخت او ** چون چنین گشتی ز تو بگریخت او
- Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!
-
تفسیر ما شاء الله کان
- “ Mâşâllahu Kân “ sözünün tefsiri
-
این همه گفتیم لیک اندر بسیچ ** بیعنایات خدا هیچیم هیچ
- Bunların hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz, hiç!
-
بیعنایات حق و خاصان حق ** گر ملک باشد سیاه استش ورق
- Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa melek bile olsa defteri kapkaradır.
-
ای خدا ای فضل تو حاجت روا ** با تو یاد هیچ کس نبود روا 1880
- Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı hiçbir kimsenin adını anmak lâyık değil.
-
این قدر ارشاد تو بخشیدهای ** تا بدین بس عیب ما پوشیدهای
- Bu kadarcık irşat kudretini de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün.