تا نزاد او مشکلات عالم است ** آن که نازاده شناسد او کم است
Fakat doğmadıkça anlamak, âlemdeki müşkül işlerdendir. Çünkü henüz doğmamış çocuğun nasıl olduğunu bilen azdır.
او مگر ینظر بنور الله بود ** کاندرون پوست او را ره بود 3520
Bunu anlayan kişi, ancak Tanrı nuruyla bakıp gören kişidir. Böyle olan zat, bâtına da nüfuz edebilir.
اصل آب نطفه اسپید است و خوش ** لیک عکس جان رومی و حبش
Nutfenin aslı beyaz renkli ve hoştur. Fakat beyaz kişinin canının aksi;
میدهد رنگ احسن التقویم را ** تا به اسفل میبرد این نیم را
Nutfeye renk verir, onu en güzel şekle sokar; kara kişinin canının aksi de bir kısım halkı, en aşağılık bir renge, en bayağı bir şekle sürer, götürür.
این سخن پایان ندارد باز ران ** تا نمانیم از قطار کاروان
Bu söze nihayet yoktur. Sen yine atını sür de biz kervandan geri kalmayalım.
یوم تبیض و تسود وجوه ** ترک و هندو شهره گردد ز آن گروه
Bir gün her zümrenin önünde, saman çöpü müsün , dağ mı. Hindu musun, Türk mü? Meydana çıkar.
در رحم پیدا نباشد هند و ترک ** چون که زاید بیندش زار و سترگ 3525
Hindu ile Türk, ana karnında belli olmaz. Fakat doğunca zayıf mı kuvvetli mi... herkes görür anlar.
جمله را چون روز رستاخیز من ** فاش میبینم عیان از مرد و زن
Zeyd “ Ben halkı, kadın, erkek... Herkesi, kıyamet günündeymiş gibi apaçık görüyorum.
هین بگویم یا فرو بندم نفس ** لب گزیدش مصطفی یعنی که بس
Hemen şimdicik söyleyeyim mi? Yoksa kapayayım mı?” dedi. Mustafa, dudağını ısırarak sus demek istedi.
یا رسول الله بگویم سر حشر ** در جهان پیدا کنم امروز نشر
Zeyd dedi ki: “Ey Tanrı Peygamberi, haşir sırrını söyleyeyim de bugün dünyada kıyameti koparayım mı?
هل مرا تا پردهها را بر درم ** تا چو خورشیدی بتابد گوهرم
Müsaade et bana, perdeleri yırtayım da aslım, mahiyetim güneş gibi parlasın;
تا کسوف آید ز من خورشید را ** تا نمایم نخل را و بید را 3530
Güneş benim nurumdan tutulsun... Hurma ağacı (gibi meyveliler) ile söğüt ağacını (gibi meyvesizleri) göstereyim.
وا نمایم راز رستاخیز را ** نقد را و نقد قلب آمیز را
Kıyamet sırrını açayım, halis altın para ile ayarı bozuk parayı izhar edeyim.
دستها ببریده اصحاب شمال ** وانمایم رنگ کفر و رنگ آل
Elleri kesik Eshab-ı Simal-ı küfür rengiyle al rengi...
واگشایم هفت سوراخ نفاق ** در ضیای ماه بیخسف و محاق
Tutulmayan, gidilmeyen ayın ziyasında yedi nifak deliğini...
وانمایم من پلاس اشقیا ** بشنوانم طبل و کوس انبیا
Şakîlerin pırtıl elbiselerini göstereyim. Peygamberlerin davullarını, nöbetlerini duyurayım.
دوزخ و جنات و برزخ در میان ** پیش چشم کافران آرم عیان 3535
Cehennemi, cennetleri, ikisinin arasındaki A’raf’ı apaçık olarak kâfirlerin gözlerinin önlerine getireyim.
وانمایم حوض کوثر را به جوش ** کآب بر روشان زند بانگش به گوش
Kevser Havuzunun çoşmakta olduğunu... suyunun, cennetliklerin yüzlerine vurmakta. “İç, İç!” diye seslenmekte ve bu sesin de kulaklarına gelmekte bulunduğunu...
و آن کسان که تشنه بر گردش دوان ** گشتهاند این دم نمایم من عیان
Susuzların, havuzun etrafında koşup durduklarını apaçık göstereyim.
میبساید دوششان بر دوش من ** نعرههاشان میرسد در گوش من
Onların omuzları omuzlarıma sürünmekte, naraları kulağıma gelmekte.
اهل جنت پیش چشمم ز اختیار ** در کشیده یکدگر را در کنار
İşte gözümün önünde... Cennet ehli, dilekleriyle birbirlerini kucaklamışlar;
دست همدیگر زیارت میکنند ** از لبان هم بوسه غارت میکنند 3540
Birbirlerinin ellerini ziyaret ediyor, musafahada bulunuyorlar, dudaklarından buseler yağmalıyorlar.
کر شد این گوشم ز بانگ آه آه ** از خسان و نعرهی وا حسرتاه
Aşağılık kişilerin hasret naralarından, “ ah, ah” diye bağrışmalarından kulağım sağır oldu.
این اشارتهاست گویم از نغول ** لیک میترسم ز آزار رسول
Bu söylediklerim ancak işaretlerden ibarettir. Daha derin söylerim ama Peygamberi incitmekten korkuyorum.”
همچنین میگفت سر مست و خراب ** داد پیغمبر گریبانش به تاب
Zeyd, böylece sarhoş, harap bir surette söyleyip duruyordu. Peygamber, yakasını büktü.