-
هر چه کاری از برای او بکار ** چون اسیر دوستی ای دوستدار
- Mademki sevgiliye esirsin, ey âşık ektiğini onun için ek!
-
گرد نفس دزد و کار او مپیچ ** هر چه آن نه کار حق هیچ است هیچ
- Hırsız nefsin etrafında dolaşma, onun işine bulaşma. Bir iş, Hakk’ın işi değil mi? Hiçtir hiç!
-
پیش از آن که روز دین پیدا شود ** نزد مالک دزد شب رسوا شود
- Kıyamet günü gelmeden, gece hırsızı, mal sahibinin yanında rüsvay olmadan bu işten vazgeç.
-
رخت دزدیده به تدبیر و فنش ** مانده روز داوری بر گردنش 1065
- Hilelerle, tedbirlerle çalınmış olan malın vebali adalet günü çalan adamın boynunda kalır.
-
صد هزاران عقل با هم بر جهند ** تا به غیر دام او دامی نهند
- Yüz binlerce akıl, bir araya gelip onun tuzağına aykırı bir tuzak kurmak isterler, kurarlar da.
-
دام خود را سختتر یابند و بس ** کی نماید قوتی با باد خس
- Kurdukları tuzağı pek kuvvetli pek yerinde ve kâfi bulurlar ama bir çöp parçası rüzgâra nasıl dayanabilir?
-
گر تو گویی فایدهی هستی چه بود ** در سؤالت فایده هست ای عنود
- Eğer sen “Şu halde varlığın ne faydası var?” dersen senin bu sualinde fayda var mı inatçı adam?
-
گر ندارد این سؤالت فایده ** چه شنویم این را عبث بیعایده
- Sualinde fayda yoksa bu abes ve faydasız suali niye dinleyeyim?
-
ور سؤالت را بسی فاییدههاست ** پس جهان بیفایده آخر چراست 1070
- Eğer birçok faydaları varsa neden bu cihan faydasız olsun öyle ise?
-
ور جهان از یک جهت بیفایده ست ** از جهتهای دگر پر عایده ست
- Cihan, bir cihetten faydasız, başka bir cihetten faydalarla dopdoludur.
-
فایدهی تو گر مرا فاییده نیست ** مر ترا چون فایده ست از وی مه ایست
- Sana faydalı olan şey, bana faydasızsa. Mademki sence faydalı, onun yapmaktan geri durma.
-
حسن یوسف عالمی را فایده ** گر چه بر اخوان عبث بد زایده
- Yusuf’un güzelliği kardeşlerince abesti, lüzumsuzdu.. Fakat bütün bir âleme faydalıydı.
-
لحن داودی چنان محبوب بود ** لیک بر محروم بانگ چوب بود
- Davut’un sesi kadar güzeldi ama güzel sesten anlamayanlar dinlemek istemezlerdi.
-
آب نیل از آب حیوان بد فزون ** لیک بر محروم و منکر بود خون 1075
- Nil nehrinin suyu, Abıhayattan daha hoştu, daha feyizliydi. Fakat nasipsiz ve münkir olanlara kandı.
-
هست بر مومن شهیدی زندگی ** بر منافق مردن است و ژندگی
- Şehitlik, mümin için hayattır, münafık için ölüm ve çürüme!
-
چیست در عالم بگو یک نعمتی ** که نه محرومند از وی امتی
- Âlemde bir sürü halkın mahrum olmadığı bir nimet var mı? Söyle.
-
گاو و خر را فایده چه در شکر ** هست هر جان را یکی قوتی دگر
- Şekerden öküze, eşeğe ne fayda var? Her canın başka bir gıdası vardır.
-
لیک گر آن قوت بر وی عارضی است ** پس نصیحت کردن او را رایضی است
- Fakat o gıda, gıdalanan kişiye arızî ise ona nasihat etmek de onu doğru yola getirmek demektir.
-
چون کسی کاو از مرض گل داشت دوست ** گر چه پندارد که آن خود قوت اوست 1080
- Birisi hastalık dolayısıyla toprak yemeyi sevse toprağı, kendisine gıda sanır ama,
-
قوت اصلی را فرامش کرده است ** روی در قوت مرض آورده است
- Asıl gıdasını unutmuş, hastalık yüzünden alıştığı gıdaya yüz tutmuştur.
-
نوش را بگذاشته سم خورده است ** قوت علت همچو چوبش کرده است
- Şerbeti bırakmıştır da zehir yemektedir. Hastalık yüzünden alıştığı gıda kendisine tatlı gelmiştir.
-
قوت اصلی بشر نور خداست ** قوت حیوانی مر او را ناسزاست
- İnsanın asli gıdası Allah nurudur; ona hayvan gıdası lâyık değil!
-
لیک از علت در این افتاد دل ** که خورد او روز و شب زین آب و گل
- Fakat gönül, hastalık yüzünden bu gıdaya düşmüştür; gece gündüz bu suyu içmekte, bu toprağı yemektedir.
-
روی زرد و پای سست و دل سبک ** کو غذای و السما ذات الحبک 1085
- Bu gıdayı yiyen kişinin yüzü sapsarıdır. Ayağı tutmaz kalbi helacana uğrar. Nerede yol, yol olan göklerin gıdası nerede bu?
-
آن غذای خاصگان دولت است ** خوردن آن بیگلو و آلت است
- O, gıda devletin has kullarına mahsustur. O, boğazsız aletsiz yenir.