چون دم رحمان بود کان از یمن ** میرسد سوی محمد بیدهن
Muhammet’e Yemen’den gelen ve ağızsız söylenen Rahman nefesine.
یا چو بوی احمد مرسل بود ** کان به عاصی در شفاعت میرسد
Yahut âsilere şefaate gelen Ahmed’in,
یا چو بوی یوسف خوب لطیف ** میزند بر جان یعقوب نحیف1205
Yahut da zayıf Yakub’un canına erişen güzel ve lâtif Yusuf’un kokusuna benziyor.
فایدهی دیگر که هر خشتی کز این ** بر کنم آیم سوی ماء معین
Öbür faydası da duvardan koparıp tertemiz suya attığım her taş, her kerpiç parçası,
کز کمی خشت دیوار بلند ** پستتر گردد به هر دفعه که کند
Yüksek duvarı biraz daha alçaltıyor, her defasında duvar biraz daha inmiş oluyor.
پستی دیوار قربی میشود ** فصل او درمان وصلی میبود
Duvarın alçalması, suya yaklaşmama sebep olmakta. Duvarın ortadan kalkması vuslata çare bulmakta.”
سجده آمد کندن خشت لزب ** موجب قربی که و اسجد و اقترب
Duvardaki o taşları, kerpiçleri koparmak “Secde et de yaklaş” ayetindeki yakınlığı mucip olan secdedir.
تا که این دیوار عالی گردن است ** مانع این سر فرود آوردن است1210
Duvarın boynu yüksekken bu baş indirmeğe mânidir.
سجده نتوان کرد بر آب حیات ** تا نیابم زین تن خاکی نجات
Bu toprak bedenden kurtulmadıkça Âbıhayata secde edemem.
بر سر دیوار هر کاو تشنهتر ** زودتر بر میکند خشت و مدر
Duvar üstündekilerden en fazla susuz kimse; taşı, topacı en çabuk koparıp atan da odur.
هر که عاشق تر بود بر بانگ آب ** او کلوخ زفت تر کند از حجاب
Suyun sesine en fazla âşık olan duvardan en büyük taşı koparıp atar.
او ز بانگ آب پر می تا عنق ** نشنود بیگانه جز بانگ بلق
O adam, suyun sesinden, âdeta boğazına kadar şaraba batmışçasına neşelenir. Yabancı kişi ise kerpicin suya düşünce bluk diye çıkardığı sesten başka bir şey duymaz.
ای خنک آن را که او ایام پیش ** مغتنم دارد گزارد وام خویش1215
Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder.
اندر آن ایام کش قدرت بود ** صحت و زور دل و قوت بود
Kudretli olduğu günlerde sıhhatli, güçlü, kuvvetli bulunduğu zamanlarda bu işi başarır.
و آن جوانی همچو باغ سبز و تر ** میرساند بیدریغی بار و بر
Çünkü gençlik çağı, yemyeşil, terütaze bir bahçe gibi esirgemeksizin meyveleri yetiştirir.
چشمههای قوت و شهوت روان ** سبز میگردد زمین تن بدان
Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri akıp durur. Bedenin zeminini onlarla yeşertir.
خانهی معمور و سقفش بس بلند ** معتدل ارکان و بیتخلیط و بند
Gençlik; mamur, tavanı adamakıllı yüksek, dört duvarı sapasağlam bir eve benzer.
پیش از آن که ایام پیری در رسد ** گردنت بندد به حبل من مسد1220
Ne mutlu o kişiye ki ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu liften yapılmış iple bağlamadan…
خاک شوره گردد و ریزان و سست ** هرگز از شوره نبات خوش نرست
Toprak çoraklaşıp akmadan, kaymadan işini başarmıştır. Çünkü çorak yerden güzel nebatat asla yetişmez.
آب زور و آب شهوت منقطع ** او ز خویش و دیگران نامنتفع
İhtiyarın gücü, kuvveti kesilir, şehvet suyu akmaz olur. Kendisinden de faydalanmaz, başkalarına da faydası dokunmaz.
ابروان چون پالدم زیر آمده ** چشم را نم آمده تاری شده
Kaşları eyer kuskunu gibi aşağı düşer, gözü yaşarır, görmez olur.
از تشنج رو چو پشت سوسمار ** رفته نطق و طعم و دندانها ز کار
Yüzü buruşur, kertenkele sırtına döner. Söz söyleyemez, tat alamaz olur, dişleri bir şey kesmez bir hale gelir.
روز بیگه لاشه لنگ و ره دراز ** کارگه ویران عمل رفته ز ساز1225
Gün geçip gitmiş, akşam çağı gelip çatmış, leş gibi beden topallamakta, yolsa uzun. İş görülecek yer yıkık iş işten geçmiş..
بیخهای خوی بد محکم شده ** قوت بر کندن آن کم شده
Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
فرمودن والی آن مرد را که این خار بن را که نشاندهای بر سر راه بر کن
Valinin, yola diken ekene “Yola diktiğin dikenleri sök” diye emir vermesi
همچو آن شخص درشت خوش سخن ** در میان ره نشاند او خار بن
Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.