-
فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف 1455
- Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi.
-
بر جهید و سنگ پران کرد و چوب ** جملگی بگریختند از بیم کوب
- Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.
-
قهقهه خندید و جنبانید سر ** گفت باد ریش این یاران نگر
- Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak.
-
دوستان بین، کو نشان دوستان ** دوستان را رنج باشد همچو جان
- Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.
-
کی کران گیرد ز رنج دوست دوست ** رنج مغز و دوستی آن را چو پوست
- Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer.
-
نه نشان دوستی شد سر خوشی ** در بلا و آفت و محنت کشی 1460
- Dostluk nişanesi belâdan, afetlerden, mihnetlerden hoşlanmak değil midir?
-
دوست همچون زر بلا چون آتش است ** زر خالص در دل آتش خوش است
- Dost altın gibidir. Belâ da ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir”
-
امتحان کردن خواجهی لقمان زیرکی لقمان را
- Efendisinin Lokman’ı sınaması
-
نه که لقمان را که بندهی پاک بود ** روز و شب در بندگی چالاک بود
- Tertemiz bir kul olan Lokman, gece gündüz kullukta çevik ve gayretli değil miydi?
-
خواجهاش میداشتی در کار پیش ** بهترش دیدی ز فرزندان خویش
- Efendisi, onu ileri tutar, oğullarından üstün görürdü.
-
ز انکه لقمان گر چه بنده زاد بود ** خواجه بود و از هوا آزاد بود
- Çünkü lokman, filvaki kuloğluydu ama efendiydi, heva ve hevesten hürdü.
-
گفت شاهی شیخ را اندر سخن ** چیزی از بخشش ز من درخواست کن 1465
- Bir padişah, konuşma esnasında bir şeyhe dedi ki: “ Benden bir şey dile”
-
گفت ای شه شرم ناید مر ترا ** که چنین گویی مرا زین برتر آ
- Şeyh “ Padişahım, bana böyle söylemekten utanmıyor musun? Hele biraz daha yüksel!
-
من دو بنده دارم و ایشان حقیر ** و آن دو بر تو حاکمانند و امیر
- Benim iki kulum var. Onlar hor hakir kişilerdir ama ikisi de sana hükmederler, ikisi de emrederler” dedi.
-
گفت شه آن دو چهاند این زلت است ** گفت آن یک خشم و دیگر شهوت است
- Padişah “Bu söz hatalı bir söz. O iki kul kimler ?” deyince, şeyh “ Birisi kızmak, öbürü şehvet” dedi.
-
شاه آن دان کاو ز شاهی فارغ است ** بیمه و خورشید نورش بازغ است
- Padişahlıktan feragat edeni padişah bil. Onun nuru ayla güneş olmaksızın da parlar durur.
-
مخزن آن دارد که مخزن ذات اوست ** هستی او دارد که با هستی عدوست 1470
- Mahzene sahip olan, zatı mahzen olmuş kişidir. Varlığa, mağlûp olan, varlığa düşman olan kişidir.
-
خواجهی لقمان به ظاهر خواجهوش ** در حقیقت بنده، لقمان خواجهاش
- Lokman’ın efendisi, görünüşte onun efendisiydi ama hakikatte Lokman’ın kuluydu.
-
در جهان باژگونه زین بسی است ** در نظرشان گوهری کم از خسی است
- Bu ters dünyada benzerler pek çoktur. Onların nazarında bir gevher, çöp parçasından da bayağıdır.
-
مر بیابان را مفازه نام شد ** نام و رنگی عقلشان را دام شد
- Her çöle, geçip kurtulunacak yer adı verilmiştir. Ad ve suret, halkın akıllarına tuzaktır.
-
یک گره را خود معرف جامه است ** در قبا گویند کاو از عامه است
- Bir güruhu, elbisesi tanıtır. Onu o libasla görünce avamdan derler.
-
یک گره را ظاهر سالوس زهد ** نور باید تا بود جاسوس زهد 1475
- Mürailik sureti de bir güruhun adını zâhitliğe çıkarmıştır. Hâlbuki kendisi riyaya boğulmuştur.
-
نور باید پاک از تقلید و غول ** تا شناسد مرد را بیفعل و قول
- Taklitten, kapıp kaçmadan arınmış nur gerek ki, onu, sözünü dinlemeden, işini görmeden tanısın.
-
در رود در قلب او از راه عقل ** نقد او بیند نباشد بند نقل
- Bu nura sahip olan, akıl yoluyla onun kalbine girer, nakdini görür, nakil ve rivayete bağlanmaz.
-
بندگان خاص علام الغیوب ** در جهان جان جواسیس القلوب
- Gaybı adamakıllı bilen Allah’ın has kulları can âleminde kalp casuslarıdır.
-
در درون دل در آید چون خیال ** پیش او مکشوف باشد سر حال
- Hayal gibi gönle girerler. Gizli şey ve hal, onların önünde apaçıktır.