-
تو کجایی تا شوم من چاکرت ** چارقت دوزم کنم شانه سرت
- Neredesin ki sana kul, kurban olayım. Çarığını dikeyim, saçını tarayayım.
-
جامهات شویم شپشهایت کشم ** شیر پیشت آورم ای محتشم
- Elbiseni yıkayayım, bitlerini kırayım.. Ulu Allah, sana süt ikram edeyim.
-
دستکت بوسم بمالم پایکت ** وقت خواب آید بروبم جایکت
- Elceğizini öpeyim ayacığını ovayım. Uyuma vaktin gelince yerceğizini silip süpüreyim.
-
ای فدای تو همه بزهای من ** ای به یادت هیهی و هیهای من
- Bütün keçilerim sana kurban olsun. Bütün nağmelerim, heyheylerim senin yâdınladır Allah’ım!”
-
این نمط بیهوده میگفت آن شبان ** گفت موسی با کی است این ای فلان 1725
- O çoban, bu çeşit saçama sapan şeyler söyleyip duruyordu. Musa “Kiminle konuşuyorsun?” diye sordu.
-
گفت با آن کس که ما را آفرید ** این زمین و چرخ از او آمد پدید
- Çoban, “ Bizi yaratanla, bu yeri göğü halk edenle” diye cevap verince,
-
گفت موسی های خیرهسر شدی ** خود مسلمان ناشده کافر شدی
- Musa dedi ki: “ Vah, vah, sen sersemlemişsin. Daha Müslüman olmadan kâfir oldun,
-
این چه ژاژست و چه کفر است و فشار ** پنبهای اندر دهان خود فشار
- Bu ne saçma söz, bu ne küfür, bu ne olmayacak şey? Ağzına pamuk tıka.
-
گند کفر تو جهان را گنده کرد ** کفر تو دیبای دین را ژنده کرد
- Küfrünün pis kokusu dünyayı tuttu. Küfrün, din kumaşını yıprattı.
-
چارق و پا تابه لایق مر تراست ** آفتابی را چنینها کی رواست 1730
- Çarık, dolak, ancak sana yaraşır. Bir güneşe bu çeşit şeylerin ne lüzumu var?
-
گر نبندی زین سخن تو حلق را ** آتشی آید بسوزد خلق را
- Böyle sözlerden ağzını kapamazsan bir ateş gelir, halkı yakar.
-
آتشی گر نامده ست این دود چیست ** جان سیه گشته روان مردود چیست
- Zaten ateş gelmedi de bu duman ne? Can niye kapkara bir hale geldi, ruh merdutlaştı?
-
گر همیدانی که یزدان داور است ** ژاژ و گستاخی ترا چون باور است
- Allah’ın her şeye kadir ve her hususta âdil olduğunu biliyorsan nasıl oluyor da bu hezeyanlara, bu küstahlığa cüret ediyorsun?
-
دوستی بیخرد خود دشمنی است ** حق تعالی زین چنین خدمت غنی است
- Akılsız dost, zaten düşmandır. Ulu Allah, bu çeşit hizmetlerden ganidir.
-
با که میگویی تو این با عم و خال ** جسم و حاجت در صفات ذو الجلال 1735
- Sen bunları kime söylüyorsun. Amcana, dayına mı? Allah sıfatlarında cisim sahibi olmak ve ihtiyaç var mı?
-
شیر او نوشد که در نشو و نماست ** چارق او پوشد که او محتاج پاست
- Büyüyüp gelişmekte olan süt içer. Ayağı muhtaç olan çarık giyer.
-
ور برای بندهش است این گفتوگو ** آن که حق گفت او من است و من خود او
- Eğer bu dedikodu, kulu içinse… Allah, onun hakkında da “ O, benim” dedi. Yine beyhude ve bâtıl.
-
آن که گفت انی مرضت لم تعد ** من شدم رنجور او تنها نشد
- Allah, onun hakkında, “ Hastalandım da yine halimi hatırımı sormadın? Yalnız o hastalanmadı, ben de hasta oldum” demiştir.
-
آن که بییسمع و بییبصر شده ست ** در حق آن بنده این هم بیهده ست
- Bu çeşit sözler, “ Benimle duyar, benimle görür” haki katına erişen kişi içinde bâtıldır.
-
بیادب گفتن سخن با خاص حق ** دل بمیراند سیه دارد ورق 1740
- Allah haslarıyla edepsizce konuşmak gönlü öldürür amel defterini kapkara bir hale koyar.
-
گر تو مردی را بخوانی فاطمه ** گر چه یک جنسند مرد و زن همه
- Sen bir erkeğe Fatma desen; erkekle kadın, hep bir cinsten olmakla beraber,
-
قصد خون تو کند تا ممکن است ** گر چه خوش خو و حلیم و ساکن است
- İmkân bulursa kanına kasteder, isterse haddi zatında halîm ve mülâyim olsun!
-
فاطمه مدح است در حق زنان ** مرد را گویی بود زخم سنان
- Fatma sözü, kadınlar için övünçtür. Fakat erkeğe söylersen kılıç yarası gibi tesir eder.
-
دست و پا در حق ما استایش است ** در حق پاکی حق آلایش است
- El ayak. Bizim için övünç vesilesidir; fakat Allah’ın arılığına nispetle kusur.
-
لم یلد لم یولد او را لایق است ** والد و مولود را او خالق است 1745
- “ Doğmaz, doğurmaz” vasfı ona lâyıktır. Babayı da halk eden o, oğlu da.