-
نه دلش را تاب ماند در نیاز ** نه تنش را قوت روزه و نماز
- Ne kimsenin gönlünde niyaz etmeğe kudret kalır, ne tenin de oruç tutmaya, namaz kılmaya kuvvet” buyurdu.
-
همچو موشی پیش گربه لا شود ** همچو بره پیش گرگ از جا رود
- Bunu duyan, kedi önündeki sıçan gibi yok olur; kurt önündeki kuzu gibi mahvolur..
-
اندر او نه حیله ماند نه روش ** پس کنم ناگفته تان من پرورش 1915
- Ne uyku uyuyabilir, ne yemek yiyebilir. Onun için ben sizi, bunu söylemeden terbiye etmekte, yetiştirmekteyim.
-
همچو بو بکر ربابی تن زنم ** دست چون داود در آهن زنم
- Ebu Bekr-i Rebabi gibi susmakta, Davut gibi demire el vurmaktayım.
-
تا محال از دست من حالی شود ** مرغ پر برکنده را بالی شود
- Bu suretle de olmayacak şey, benim elimde mümkün olur, bir hale yola girer, kanadı yolunmuş kuşun bile kanadı çıkar.
-
چون ید الله فوق أیدیهم بود ** دست ما را دست خود فرمود احد
- Çünkü Allah’ın eli, insanların ellerinden üstündür. Tek Allah da bizim elimize “ Benim elim” demiştir.
-
پس مرا دست دراز آمد یقین ** بر گذشته ز آسمان هفتمین
- Şu halde şüphe yok ki benim kolum uzundur; her yere, her şeye erişir. Ta yedinci kat gökten bile aşar.
-
دست من بنمود بر گردون هنر ** مقریا بر خوان که انشق القمر 1920
- Elim gökte bile hünerler göstermiştir. Ey Kuran okuyan “İnşakkal Kamer” ayetini okuyuver!
-
این صفت هم بهر ضعف عقلهاست ** با ضعیفان شرح قدرت کی رواست
- Bu övüş de akıllar zayıf olduğu içindir. Zayıf olanlara kudreti anlatmaya imkân mı var?
-
خود بدانی چون بر آری سر ز خواب ** ختم شد و الله أعلم بالصواب
- Uykudan başkaldırırsan anlarsın. Bu iş böyledir işte. Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
-
مر ترا نه قوت خوردن بدی ** نه ره و پروای قی کردن بدی
- Eğer sen içinde ki yılanı bilseydin ne elma yemeğe kuvvetin kalırdı, ne yol yürümeye, ne de kusmağa!
-
میشنیدم فحش و خر میراندم ** رب یسر زیر لب میخواندم
- Sen beni sövüyordun, ben de seslenmiyor, fakat atımı sürüyordum. Gizlice de Yarabbi, sen işimi kolaylaştır demekteydim.
-
از سبب گفتن مرا دستور نه ** ترک تو گفتن مرا مقدور نه 1925
- Sebebi söylememe izin yoktu, fakat seni kendi haline bırakmaya da kaadir değilim.
-
هر زمان میگفتم از درد درون ** اهد قومی إنهم لا یعلمون
- Her an gönlümdeki dert yüzünden, Yarabbi, kavmime yolu sen göster, çünkü onlar bilmiyorlar, demekteydim” dedi.
-
سجدهها میکرد آن رسته ز رنج ** کای سعادت ای مرا اقبال و گنج
- Derdinden kurtulan adam, secdeler etmekte “ Ey bana saadet, ikbal ve hazine olan!
-
از خدا یابی جزاها ای شریف ** قوت شکرت ندارد این ضعیف
- Ey yüce kişi! Allah’tan hayırlar bul! Bu zayıfın sana şükretmeye kudreti yok.
-
شکر حق گوید ترا ای پیشوا ** آن لب و چانه ندارم و آن نوا
- Mükâfatını Allah versin. Ağzım, dilim, sana şükretmekte âciz” demekteydi.
-
دشمنی عاقلان زینسان بود ** زهر ایشان ابتهاج جان بود 1930
- İşte akıların düşmanlığı bu çeşittir. Onların zehirleri bile cana neşe verir.
-
دوستی ابله بود رنج و ضلال ** این حکایت بشنو از بهر مثال
- Ahmağın dostluğu ise eziyettir, sapıklıktır. Misal olarak birde hikâyeyi dinle:
-
اعتماد کردن بر تملق و وفای خرس
- Bir adamın, ayının vefakârlığına güvenmesi
-
اژدهایی خرس را در میکشید ** شیر مردی رفت و فریادش رسید
- Bir ejderha bir ayıyı yakalamıştı. Yiğidin biri, giderken ayının bağırmasını duydu.
-
شیر مردانند در عالم مدد ** آن زمان کافغان مظلومان رسد
- Âlemde düşkünlere yardımcı erler vardır. Onlar, mazlumlar feryat ettiler mi derhal yetişirler.
-
بانگ مظلومان ز هر جا بشنوند ** آن طرف چون رحمت حق میدوند
- Mazlumların seslerini her yerden işitirler, Hak rahmeti gibi o tarafa koşarlar.
-
آن ستونهای خللهای جهان ** آن طبیبان مرضهای نهان 1935
- Âlemin sarsıntılarına, yıkıntılarına direk, destek olan, gizli dertlerin tabibi bulunan o erler;
-
محض مهر و داوری و رحمتند ** همچو حق بیعلت و بیرشوتند
- Muhabbetin, adaletin, rahmetin ta kendisidirler. Onlar, Hak gibi illetsiz, rüşvetsiz kişilerdir.
-
این چه یاری میکنی یک بارگیش ** گوید از بهر غم و بیچارگیش
- Onlardan birine “Can ve gönülden ettiğin bu yardım için, neden yardım ediyorsun?” denilse ancak “ yardım isteyenin gamından, çaresizliğinden” der.