-
این زمان بشنو چه مانع شد مگر ** مستمع را رفت دل جای دگر
- Şimdi dinle, hikâyenin içyüzünü anlatmama ne mani oldu? Dinleyenin gönlü başka bir yere gitti.
-
خاطرش شد سوی صوفی قنق ** اندر آن سودا فرو شد تا عنق
- Hatırına o konuk olan sofinin hali geldi. Boğazına kadar o sevdaya daldı.
-
لازم آمد باز رفتن زین مقال ** سوی آن افسانه بهر وصف حال
- Onun için bu sözü bırakıp ona başlamak hali anlatmak için o hikâyeyi söylemek icap ediyor.
-
صوفی آن صورت مپندار ای عزیز ** همچو طفلان تا کی از جوز و مویز
- Fakat ey aziz, sofiyi, suret sofisi sanma! Ne vakte kadar çocuklar gibi cevize, üzüme düşüp kalacaksın?
-
جسم ما جوز و مویز است ای پسر ** گر تو مردی زین دو چیز اندر گذر 200
- Oğul, bizim cismimiz cevizle üzümdür. Ersen bu ikisinden de geç!
-
ور تو اندر نگذری اکرام حق ** بگذراند مر ترا از نه طبق
- Eğer sen geçmezsen Allah’ın lütfu, Allah’ın keremi seni dokuz kat gökten geçirir.
-
بشنو اکنون صورت افسانه را ** لیک هین از که جدا کن دانه را
- Şimdi hikâyenin zahirini dinle, fakat taneyi samandan ayır ha!
-
.
- .
-
حلقهای آن صوفیان مستفید ** چون که در وجد و طرب آخر رسید
- O zevk ve huzur dileyen sofilerin zikir ve murakabeleri, vecit ve şevkle sona erince.
-
خوان بیاوردند بهر میهمان ** از بهیمه یاد آورد آن زمان
- Konuğa yemek getirdiler. Konuk, o zaman hayvanı hatırladı,
-
گفت خادم را که در آخر برو ** راست کن بهر بهیمه کاه و جو 205
- Hizmetçiye ”Ahıra git, hayvana saman ve arpa ver ”dedi.
-
گفت لا حول این چه افزون گفتن است ** از قدیم این کارها کار من است
- Hizmetçi dedi ki :“ Lâhavle... Bu ne fazla söz! Eskiden beri bu işler benim işim.”
-
گفت تر کن آن جوش را از نخست ** کان خر پیر است و دندانهاش سست
- Sofi “Önce arpayı ısla. Çünkü eşek karttır, dişleri sağlam değil” dedi.
-
گفت لاحول این چه میگویی مها ** از من آموزند این ترتیبها
- Hizmetçi “ Lâhavle. Ey ulu, bunu niye söylüyorsun? Bu hizmet usulünü, hep benden öğrenirler” dedi.
-
گفت پالانش فرو نه پیش پیش ** داروی منبل بنه بر پشت ریش
- Sofi “Önce semerini indir, sırtına da ilâç koy” dedi.
-
گفت لاحول آخر ای حکمت گزار ** جنس تو مهمانم آمد صد هزار 210
- Hizmetçi “Lâhavle ey hakîm, benim senin gibi yüz binlerce konuğum geldi;
-
جمله راضی رفتهاند از پیش ما ** هست مهمان جان ما و خویش ما
- Hepsi de yanımızdan razı olup gittiler. ”Konuk bizim canımızdır, bizdendir” dedi.
-
گفت آبش ده و لیکن شیر گرم ** گفت لاحول از توام بگرفت شرم
- Sofi “Suyunu ver ama ılık olsun” deyince hizmetçi “ Lâhavle. Artık beni utandırıyorsun” dedi.
-
گفت اندر جو تو کمتر کاه کن ** گفت لاحول این سخن کوتاه کن
- Sofi “Arpaya az saman karıştır” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Bu sözü kısa kes artık” dedi.
-
گفت جایش را بروب از سنگ و پشک ** ور بود تر ریز بر وی خاک خشک
- Sofi “Yerini süpür, taş toprak kalmasın. Islaksa biraz kuru toprak serp” dedi.
-
گفت لاحول ای پدر لاحول کن ** با رسول اهل کمتر گو سخن 215
- Hizmetçi “Lâhavle, a babam, lâhavle de! Bir işe yolladığın ehil kişiye az söyle!” dedi.
-
گفت بستان شانه پشت خر بخار ** گفت لاحول ای پدر شرمی بدار
- Sofi “Eşeğin sırtını tımar et” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Baba, artık utan.” dedi.
-
خادم این گفت و میان را بست چست ** گفت رفتم کاه و جو آرم نخست
- Bunu deyip eteğini sıkıca beline doladı. “işte gittim, önce arpa, saman getireyim” dedi.
-
رفت و از آخر نکرد او هیچ یاد ** خواب خرگوشی بدان صوفی بداد
- Gitti ama ahır aklına bile gelmedi. Yalnız sofiyi aldattı.
-
رفت خادم جانب اوباش چند ** کرد بر اندرز صوفی ریشخند
- Birkaç hazelenin yanına gitti, Sofinin sözlerine gülmeye, onunla alay etmeye koyuldu.
-
صوفی از ره مانده بود و شد دراز ** خوابها میدید با چشم فراز 220
- Sofi uzun zaman yolculukta bulunduğundan gözlerini yumup daldı, rüya görmeye başladı: