-
حلقهای آن صوفیان مستفید ** چون که در وجد و طرب آخر رسید
- O zevk ve huzur dileyen sofilerin zikir ve murakabeleri, vecit ve şevkle sona erince.
-
خوان بیاوردند بهر میهمان ** از بهیمه یاد آورد آن زمان
- Konuğa yemek getirdiler. Konuk, o zaman hayvanı hatırladı,
-
گفت خادم را که در آخر برو ** راست کن بهر بهیمه کاه و جو 205
- Hizmetçiye ”Ahıra git, hayvana saman ve arpa ver ”dedi.
-
گفت لا حول این چه افزون گفتن است ** از قدیم این کارها کار من است
- Hizmetçi dedi ki :“ Lâhavle... Bu ne fazla söz! Eskiden beri bu işler benim işim.”
-
گفت تر کن آن جوش را از نخست ** کان خر پیر است و دندانهاش سست
- Sofi “Önce arpayı ısla. Çünkü eşek karttır, dişleri sağlam değil” dedi.
-
گفت لاحول این چه میگویی مها ** از من آموزند این ترتیبها
- Hizmetçi “ Lâhavle. Ey ulu, bunu niye söylüyorsun? Bu hizmet usulünü, hep benden öğrenirler” dedi.
-
گفت پالانش فرو نه پیش پیش ** داروی منبل بنه بر پشت ریش
- Sofi “Önce semerini indir, sırtına da ilâç koy” dedi.
-
گفت لاحول آخر ای حکمت گزار ** جنس تو مهمانم آمد صد هزار 210
- Hizmetçi “Lâhavle ey hakîm, benim senin gibi yüz binlerce konuğum geldi;
-
جمله راضی رفتهاند از پیش ما ** هست مهمان جان ما و خویش ما
- Hepsi de yanımızdan razı olup gittiler. ”Konuk bizim canımızdır, bizdendir” dedi.
-
گفت آبش ده و لیکن شیر گرم ** گفت لاحول از توام بگرفت شرم
- Sofi “Suyunu ver ama ılık olsun” deyince hizmetçi “ Lâhavle. Artık beni utandırıyorsun” dedi.
-
گفت اندر جو تو کمتر کاه کن ** گفت لاحول این سخن کوتاه کن
- Sofi “Arpaya az saman karıştır” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Bu sözü kısa kes artık” dedi.
-
گفت جایش را بروب از سنگ و پشک ** ور بود تر ریز بر وی خاک خشک
- Sofi “Yerini süpür, taş toprak kalmasın. Islaksa biraz kuru toprak serp” dedi.
-
گفت لاحول ای پدر لاحول کن ** با رسول اهل کمتر گو سخن 215
- Hizmetçi “Lâhavle, a babam, lâhavle de! Bir işe yolladığın ehil kişiye az söyle!” dedi.
-
گفت بستان شانه پشت خر بخار ** گفت لاحول ای پدر شرمی بدار
- Sofi “Eşeğin sırtını tımar et” dedi. Hizmetçi “ Lâhavle. Baba, artık utan.” dedi.
-
خادم این گفت و میان را بست چست ** گفت رفتم کاه و جو آرم نخست
- Bunu deyip eteğini sıkıca beline doladı. “işte gittim, önce arpa, saman getireyim” dedi.
-
رفت و از آخر نکرد او هیچ یاد ** خواب خرگوشی بدان صوفی بداد
- Gitti ama ahır aklına bile gelmedi. Yalnız sofiyi aldattı.
-
رفت خادم جانب اوباش چند ** کرد بر اندرز صوفی ریشخند
- Birkaç hazelenin yanına gitti, Sofinin sözlerine gülmeye, onunla alay etmeye koyuldu.
-
صوفی از ره مانده بود و شد دراز ** خوابها میدید با چشم فراز 220
- Sofi uzun zaman yolculukta bulunduğundan gözlerini yumup daldı, rüya görmeye başladı:
-
کان خرش در چنگ گرگی مانده بود ** پارهها از پشت و رانش میربود
- Eşeği bir kurda sataşmıştı. Kurt, sırtından, oyluğundan onu paralıyordu.
-
گفت لاحول این چه مالیخولیاست ** ای عجب آن خادم مشفق کجاست
- Uyanıp “Lâhavle. Bu ne biçim saçma rüya, Acaba o şefkatli hizmetçi nerede ki?” dedi.
-
باز میدید آن خرش در راه رو ** گه به چاهی میفتاد و گه به گو
- Yine daldı. Bu sefer eşeğini yolda giderken gâh, bir kuyuya, gâh bir çukura düşüyor gördü.
-
گونهگون میدید ناخوش واقعه ** فاتحه میخواند او و القارعه
- Türlü, türlü kötü rüyalar görüyordu. Rüyasında bazen Fatiha suresini, bazen Karia suresini okuyordu.
-
گفت چاره چیست یاران جستهاند ** رفتهاند و جمله درها بستهاند 225
- “ Çare ne? Dostlar kalkıp gittiler. Bütün kapıları da kapadılar” dedi.
-
باز میگفت ای عجب آن خادمک ** نه که با ما گشت هم نان و نمک
- Yine “O Hizmetçiceğiz, bizimle tuz ekmek yemedi mi ki?
-
من نکردم با وی الا لطف و لین ** او چرا با من کند بر عکس کین
- Ben ona lütuftan başka ne yaptım, yumuşak sözlerden başka ne söyledim? Aksine o bana neden kinlendi ki?