-
تو حریصی بر رشاد مهتران ** تا بیاموزند عام از سروران
- Sen, halk, ulularından öğrensin diye uluları irşat etmek istiyorsun ama
-
احمدا دیدی که قومی از ملوک ** مستمع گشتند گشتی خوش که بوک 2070
- Ey Ahmet, büyüklerin bir kısmı seni dinlemeye koyulunca hoşlandın, belki,
-
این رئیسان یار دین گردند خوش ** بر عرب اینها سرند و بر حبش
- Bu ulular, dine güzelce yardımcı olurlar, bunlar Arab’a Habeş’e reistir.
-
بگذرد این صیت از بصره و تبوک ** ز انکه الناس علی دین الملوک
- Bunların yüzünden İslam dininin şöhreti Basra’yı Tebük’ü aşar. Çünkü halk, padişahlarının dinindendir.
-
زین سبب تو از ضریر مهتدی ** رو بگردانیدی و تنگ آمدی
- Diye düşündün, bu yüzden de hidayet isteyen körden yüz çevirdin, onun sohbetinden sıkıldın.
-
که در این فرصت کم افتد این مناخ ** تو ز یارانی و وقت تو فراخ
- “Bunlar her vakit ele geçmez. Sen dostlarımızdansın, vaktin de geniş.
-
مزدحم میگردیم در وقت تنگ ** این نصیحت میکنم نه از خشم و جنگ 2075
- Bu dar vakitte işime mâni olma. Bunu sana darılarak, kızarak söylemiyorum, nasihat yollu söylüyorum” dedin.
-
احمدا نزد خدا این یک ضریر ** بهتر از صد قیصر است و صد وزیر
- Fakat Ey Ahmet, Allah indinde bu bir tek kör, yüzlerce Kayserden, yüzlerce vezirden yeğdir.
-
یاد الناس معادن هین بیار ** معدنی باشد فزون از صد هزار
- İnsanlar madenlerdir, sözünü hatırına getir. Öyle maden olur ki yüz binlerce madenden daha değerlidir.
-
معدن لعل و عقیق مکتنس ** بهتر است از صد هزاران کان مس
- Gizli kalmış lâl ve akik madeni, yüz binlerce bakır madeninden değerlidir.
-
احمدا اینجا ندارد مال سود ** سینه باید پر ز عشق و درد و دود
- Ey Ahmet, burada malın faydası yok. Aşkla, dertle, dumanla dolu gönül lâzım.
-
اعمی روشن دل آمد در مبند ** پند او را ده که حق اوست پند 2080
- Gönlü aydın kör gelince kapıyı kapama. Ona nasihat ver, nasihat onun hakkıdır.
-
گر دو سه ابله ترا منکر شدند ** تلخ کی گردی چو هستی کان قند
- İki üç ahmak seni inkâr etse neden acılaşırsın, sen zaten şeker madenisin.
-
گر دو سه ابله ترا تهمت نهند ** حق برای تو گواهی میدهد
- İki üç ahmak seni itham etse bile Hak, sana tanıklık eder” dedi.
-
گفت از اقرار عالم فارغم ** آن که حق باشد گواه او را چه غم
- (Muhammed dedi ki:) “Âlemin ikrarından fariğim. Birisine Allah tanık olursa gayrı ona ne gam!
-
گر خفاشی را ز خورشیدی خوری است ** آن دلیل آمد که آن خورشید نیست
- Yarasa, güneşi göremez. Görüyorum dese bile gördüğü güneş değildir.
-
نفرت خفاشکان باشد دلیل ** که منم خورشید تابان جلیل 2085
- Yarasaların nefretinden de anlaşılıyor ki ben ulu Allah’ın parlak bir güneşiyim.
-
گر گلابی را جعل راغب شود ** آن دلیل ناگلابی میکند
- Bir gül suyuna bokböcekleri rağbet etseler bu, onun gül olmadığına delâlet eder.
-
گر شود قلبی خریدار محک ** در محکیاش در آید نقص و شک
- Kalp akça mihenk istese, mihengin mihenk oluşunda şüphe hâsıl olur.
-
دزد شب خواهد نه روز این را بدان ** شب نیام روزم که تابم در جهان
- Bil ki hırsız geceyi ister, gündüzü değil. Ben gece değilim, cihanda parıldayan gündüzüm.
-
فارقم فاروقم و غلبیروار ** تا که کاه از من نمییابد گذار
- Bey ayırıcıyım. Benden bir saman çöpü bile geçmesin diye kalbur gibi her şeyi eler, ayırt ederim.
-
آرد را پیدا کنم من از سبوس ** تا نمایم کاین نقوش است آن نفوس 2090
- Bunların nakışlardan, suretlerden ibaret olduğunu, onlarınsa can bulunduğunu göstermek üzere unu, kepekten ayırırım.
-
من چو میزان خدایم در جهان ** وانمایم هر سبک را از گران
- Ben, dünyada Allah terazisiyim. Hafif olan her şeyi ağırdan tefrik eder, gösteririm.
-
گاو را داند خدا گوسالهای ** خر خریداری و در خور کالهای
- Öküz, elbette bir buzağıyı Allah tanır. Eşek müşteri olup bir şey alsa, elbette ham kavun alır.
-
من نه گاوم تا که گوسالهم خرد ** من نه خارم کاشتری از من چرد
- Ben öküz değilim ki, beni buzağı satın alsın. Ben, diken değilim ki beni deve yesin!