-
گفت جالینوس با اصحاب خود ** مر مرا تا آن فلان دارو دهد 2095
- Calinus, eshabına “Bana filân ilâcı verin” dedi.
-
پس بدو گفت آن یکی ای ذو فنون ** این دوا خواهند از بهر جنون
- İçlerinden birisi dedi ki: “Ey her fenni bilen üstat, bu ilâcı delilik için verirler.
-
دور از عقل تو این دیگر مگو ** گفت در من کرد یک دیوانه رو
- Delilikse, senin aklından uzak. Bu sözü bir daha söyleme!” Calinus, Bana bir deli baktı.
-
ساعتی در روی من خوش بنگرید ** چشمکم زد آستین من درید
- Bir müddet güzelce yüzümü seyretti. Bana göz kırptı; sonra yenimi yakamı yırttı.
-
گر نه جنسیت بدی در من از او ** کی رخ آوردی به من آن زشت رو
- Eğer benim, onunla bir münasebetim olmasaydı o çirkin suratlı nasıl olur da bana yüz çevirirdi?
-
گر ندیدی جنس خود کی آمدی ** کی به غیر جنس خود را بر زدی 2100
- Eğer bende kendisiyle bir cinsiyet, bir münasebet görmeseydi nasıl olur da bana gelip çatardı? Nasıl olur da kendi cinsinden olmayana musallat olurdu?
-
چون دو کس بر هم زند بیهیچ شک ** در میانشان هست قدر مشترک
- İki kişi birbiriyle uzlaştı, birbirine sataştı mı, hiç şüphe yok, aralarında bir kadr-i müşterek vardır.
-
کی پرد مرغی مگر با جنس خود ** صحبت ناجنس گور است و لحد
- Kuş ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar. Kendi cinsinden olmayanla sohbet âdeta mezara girmedir” diye cevap verdi.
-
سبب پریدن و چریدن مرغی با مرغی که جنس او نبود
- Bir kuşun kendi cinsinden olmayan bir kuşla uçup yayılmasındaki sebep
-
آن حکیمی گفت دیدم هم تکی ** در بیابان زاغ را با لکلکی
- Bir hakîm dedi ki: “Yazıda bir kargayla bir leyleğin beraberce koşup uçmakta olduğunu gördüm.
-
در عجب ماندم بجستم حالشان ** تا چه قدر مشترک یابم نشان
- Hayret ettim, bakalım aralarındaki kadr-i müştereke ait emare bulabilir miyim, diye hallerini araştırmaya koyuldum.
-
چون شدم نزدیک، من حیران و دنگ ** خود بدیدم هر دوان بودند لنگ 2105
- Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!”
-
خاصه شهبازی که او عرشی بود ** با یکی جغدی که او فرشی بود
- Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur?
-
آن یکی خورشید علیین بود ** وین دگر خفاش کز سجین بود
- Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.
-
آن یکی نوری ز هر عیبی بری ** وین یکی کوری گدای هر دری
- Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör.
-
آن یکی ماهی که بر پروین زند ** وین یکی کرمی که در سرگین زید
- Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay, öbürü fışkıda debelenen bir kurt.
-
آن یکی یوسف رخی عیسی نفس ** وین یکی گرگی و یا خر با جرس 2110
- Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli, öbürü bir kurt yahut çıngıraklı bir eşek.
-
آن یکی پران شده در لا مکان ** وین یکی در کاهدان همچون سگان
- Biri Lâmekân âleminde uçmakta, öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!
-
با زبان معنوی گل با جعل ** این همیگوید که ای گنده بغل
- Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “Ey koltuğu kokmuş,
-
گر گریزانی ز گلشن بیگمان ** هست آن نفرت کمال گلستان
- Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.
-
غیرت من بر سر تو دور باش ** میزند کای خس از اینجا دور باش
- Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır. Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:
-
ور بیامیزی تو با من ای دنی ** این گمان آید که از کان منی 2115
- “Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir.
-
بلبلان را جای میزیبد چمن ** مر جعل را در چمین خوشتر وطن
- Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.
-
حق مرا چون از پلیدی پاک داشت ** چون سزد بر من پلیدی را گماشت
- Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?
-
یک رگم ز ایشان بد و آن را برید ** در من آن بد رگ کجا خواهد رسید
- Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı. Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir?
-
یک نشان آدم آن بود از ازل ** که ملایک سر نهندش از محل
- Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.