English    Türkçe    فارسی   

2
2095-2119

  • گفت جالینوس با اصحاب خود ** مر مرا تا آن فلان دارو دهد 2095
  • Calinus, eshabına “Bana filân ilâcı verin” dedi.
  • پس بدو گفت آن یکی ای ذو فنون ** این دوا خواهند از بهر جنون‏
  • İçlerinden birisi dedi ki: “Ey her fenni bilen üstat, bu ilâcı delilik için verirler.
  • دور از عقل تو این دیگر مگو ** گفت در من کرد یک دیوانه رو
  • Delilikse, senin aklından uzak. Bu sözü bir daha söyleme!” Calinus, Bana bir deli baktı.
  • ساعتی در روی من خوش بنگرید ** چشمکم زد آستین من درید
  • Bir müddet güzelce yüzümü seyretti. Bana göz kırptı; sonra yenimi yakamı yırttı.
  • گر نه جنسیت بدی در من از او ** کی رخ آوردی به من آن زشت رو
  • Eğer benim, onunla bir münasebetim olmasaydı o çirkin suratlı nasıl olur da bana yüz çevirirdi?
  • گر ندیدی جنس خود کی آمدی ** کی به غیر جنس خود را بر زدی‏ 2100
  • Eğer bende kendisiyle bir cinsiyet, bir münasebet görmeseydi nasıl olur da bana gelip çatardı? Nasıl olur da kendi cinsinden olmayana musallat olurdu?
  • چون دو کس بر هم زند بی‏هیچ شک ** در میانشان هست قدر مشترک‏
  • İki kişi birbiriyle uzlaştı, birbirine sataştı mı, hiç şüphe yok, aralarında bir kadr-i müşterek vardır.
  • کی پرد مرغی مگر با جنس خود ** صحبت ناجنس گور است و لحد
  • Kuş ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar. Kendi cinsinden olmayanla sohbet âdeta mezara girmedir” diye cevap verdi.
  • سبب پریدن و چریدن مرغی با مرغی که جنس او نبود
  • Bir kuşun kendi cinsinden olmayan bir kuşla uçup yayılmasındaki sebep
  • آن حکیمی گفت دیدم هم تکی ** در بیابان زاغ را با لکلکی‏
  • Bir hakîm dedi ki: “Yazıda bir kargayla bir leyleğin beraberce koşup uçmakta olduğunu gördüm.
  • در عجب ماندم بجستم حالشان ** تا چه قدر مشترک یابم نشان‏
  • Hayret ettim, bakalım aralarındaki kadr-i müştereke ait emare bulabilir miyim, diye hallerini araştırmaya koyuldum.
  • چون شدم نزدیک، من حیران و دنگ ** خود بدیدم هر دوان بودند لنگ‏ 2105
  • Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!”
  • خاصه شهبازی که او عرشی بود ** با یکی جغدی که او فرشی بود
  • Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur?
  • آن یکی خورشید علیین بود ** وین دگر خفاش کز سجین بود
  • Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.
  • آن یکی نوری ز هر عیبی بری ** وین یکی کوری گدای هر دری‏
  • Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör.
  • آن یکی ماهی که بر پروین زند ** وین یکی کرمی که در سرگین زید
  • Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay, öbürü fışkıda debelenen bir kurt.
  • آن یکی یوسف رخی عیسی نفس ** وین یکی گرگی و یا خر با جرس‏ 2110
  • Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli, öbürü bir kurt yahut çıngıraklı bir eşek.
  • آن یکی پران شده در لا مکان ** وین یکی در کاهدان همچون سگان‏
  • Biri Lâmekân âleminde uçmakta, öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!
  • با زبان معنوی گل با جعل ** این همی‏گوید که ای گنده بغل‏
  • Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “Ey koltuğu kokmuş,
  • گر گریزانی ز گلشن بی‏گمان ** هست آن نفرت کمال گلستان‏
  • Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.
  • غیرت من بر سر تو دور باش ** می‏زند کای خس از اینجا دور باش‏
  • Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır. Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:
  • ور بیامیزی تو با من ای دنی ** این گمان آید که از کان منی‏ 2115
  • “Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir.
  • بلبلان را جای می‏زیبد چمن ** مر جعل را در چمین خوشتر وطن‏
  • Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.
  • حق مرا چون از پلیدی پاک داشت ** چون سزد بر من پلیدی را گماشت‏
  • Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?
  • یک رگم ز ایشان بد و آن را برید ** در من آن بد رگ کجا خواهد رسید
  • Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı. Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir?
  • یک نشان آدم آن بود از ازل ** که ملایک سر نهندش از محل‏
  • Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.