-
در عجب ماندم بجستم حالشان ** تا چه قدر مشترک یابم نشان
- Hayret ettim, bakalım aralarındaki kadr-i müştereke ait emare bulabilir miyim, diye hallerini araştırmaya koyuldum.
-
چون شدم نزدیک، من حیران و دنگ ** خود بدیدم هر دوان بودند لنگ 2105
- Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!”
-
خاصه شهبازی که او عرشی بود ** با یکی جغدی که او فرشی بود
- Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur?
-
آن یکی خورشید علیین بود ** وین دگر خفاش کز سجین بود
- Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.
-
آن یکی نوری ز هر عیبی بری ** وین یکی کوری گدای هر دری
- Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör.
-
آن یکی ماهی که بر پروین زند ** وین یکی کرمی که در سرگین زید
- Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay, öbürü fışkıda debelenen bir kurt.
-
آن یکی یوسف رخی عیسی نفس ** وین یکی گرگی و یا خر با جرس 2110
- Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli, öbürü bir kurt yahut çıngıraklı bir eşek.
-
آن یکی پران شده در لا مکان ** وین یکی در کاهدان همچون سگان
- Biri Lâmekân âleminde uçmakta, öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!
-
با زبان معنوی گل با جعل ** این همیگوید که ای گنده بغل
- Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “Ey koltuğu kokmuş,
-
گر گریزانی ز گلشن بیگمان ** هست آن نفرت کمال گلستان
- Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.
-
غیرت من بر سر تو دور باش ** میزند کای خس از اینجا دور باش
- Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır. Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:
-
ور بیامیزی تو با من ای دنی ** این گمان آید که از کان منی 2115
- “Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir.
-
بلبلان را جای میزیبد چمن ** مر جعل را در چمین خوشتر وطن
- Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.
-
حق مرا چون از پلیدی پاک داشت ** چون سزد بر من پلیدی را گماشت
- Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?
-
یک رگم ز ایشان بد و آن را برید ** در من آن بد رگ کجا خواهد رسید
- Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı. Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir?
-
یک نشان آدم آن بود از ازل ** که ملایک سر نهندش از محل
- Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.
-
یک نشان دیگر آن که آن بلیس ** ننهدش سر که منم شاه و رئیس 2120
- Başka bir nişanı da İblis’in “Şah ve ulu benim” diye baş indirmemesiydi.
-
پس اگر ابلیس هم ساجد شدی ** او نبودی آدم او غیری بدی
- Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem, Âdem olmazdı, başka birisi olurdu.
-
هم سجود هر ملک میزان اوست ** هم جحود آن عدو برهان اوست
- Her meleğin ona secde etmesi, Âdem’in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir.
-
هم گواه اوست اقرار ملک ** هم گواه اوست کفران سگک
- Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi o köpeğin inkârı da bir şahittir”
-
تتمه اعتماد آن مغرور بر تملق خرس
- O aldanmış kişinin, ayının vefasına güvenmesi
-
شخص خفت و خرس میراندش مگس ** وز ستیز آمد مگس زو باز پس
- Adam uyudu, ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına gene kalktığı yere gelip kondu.
-
چند بارش راند از روی جوان ** آن مگس زو باز میآمد دوان 2125
- Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı.
-
خشمگین شد با مگس خرس و برفت ** بر گرفت از کوه سنگی سخت زفت
- Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi.
-
سنگ آورد و مگس را دید باز ** بر رخ خفته گرفته جای ساز
- Sineğin gene uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce,
-
بر گرفت آن آسیا سنگ و بزد ** بر مگس تا آن مگس واپس خزد
- O koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı.