- 
		    سایه شاهان طلب هر دم شتاب ** تا شوی ز آن سایه بهتر ز آفتاب
- Her an durma, padişahların gölgesini ara bul ki o gölgede güneşten de iyi bir hale gelesin.
- 
		    گر سفر داری بدین نیت برو ** ور حضر باشد از این غافل مشو
- Sefere çıkarsan bu niyetle çık, oturuyorsan yine bundan gafil olma!
- 
		  گفتن شیخی بایزید را که کعبه منم گرد من طوافی میکن
- Bir şeyhin Ebu Yezid’e “Kâbe benim, benim etrafımda tavaf et” demesi
- 
		    سوی مکه شیخ امت بایزید ** از برای حج و عمره میدوید
- Ümmet Şeyhi Bayezid, hac ve umre için yola düşmüş, Mekke’ye doğru koşa, koşa gidiyordu.
- 
		    او به هر شهری که رفتی از نخست ** مر عزیزان را بکردی باز جست
- Hangi şehre varıyorsa önce o şehirdeki azizleri arıyor,
- 
		   گرد میگشتی که اندر شهر کیست ** کاو بر ارکان بصیرت متکیاست   2220
- Bu şehirde basiret sahibi, gönül gözü açık kim var diye dolaşıp araştırıyordu.
- 
		    گفت حق اندر سفر هر جا روی ** باید اول طالب مردی شوی
- Tanrı, “Sefer esnasında nereye varırsan önce bir er araman gerek” dedi.
- 
		    قصد گنجی کن که این سود و زیان ** در تبع آید تو آن را فرع دان
- Hazine elde etmeye çalış, çünkü kâr, zarar, işin ardından gelir, sen bunları feri bil.
- 
		    هر که کارد قصد گندم باشدش ** کاه خود اندر تبع میآیدش
- Biri buğday elde etmek için ekin ekerse sonunda saman da elde eder.
- 
		    که بکاری بر نیاید گندمی ** مردمی جو مردمی جو مردمی
- Fakat saman ekersen buğday elde edemezsin ki. İnsanların gözbebeği olan insanı ara, insanların gözbebeği olan insanı, insanların gözbebeğini!
- 
		   قصد کعبه کن چو وقت حج بود ** چون که رفتی مکه هم دیده شود   2225
- Hac zamanı gelince Kâbe’yi ziyaret etmeye niyetlen. Oraya vardın mı Mekke’yi de görürsün.
- 
		    قصد در معراج دید دوست بود ** در تبع عرش و ملایک هم نمود
- Miraçtan maksat dostu görmekti. Bu arada Arş da görüldü, melekler de.
- 
		  حکایت
- Hikâye
- 
		    خانهی نو ساخت روزی نو مرید ** پیر آمد خانهی او را بدید
- Yeni bir mürit günün birinde bir ev yaptırdı. Pir gelip evini gördü.
- 
		    گفت شیخ آن نو مرید خویش را ** امتحان کرد آن نکو اندیش را
- Şeyh, o yeni müridini, o iyi düşünceli kişiyi imtihan etmek maksadıyla dedi ki:
- 
		    روزن از بهر چه کردی ای رفیق ** گفت تا نور اندر آید زین طریق
- “Yoldaş, eve niçin pencere açtın?” O da şöyle cevap verdi: “Işık gelsin diye”
- 
		   گفت آن فرع است این باید نیاز ** تا از این ره بشنوی بانگ نماز   2230
- Şeyh “O feridir. Şunu niyaz etmek gerek: Bu pencereden ezanı duyasın” dedi.
- 
		    بایزید اندر سفر جستی بسی ** تا بیابد خضر وقت خود کسی
- Bayezid, seferde vaktin Hızır’ı olan kişiyi bulmak için uğraşmakta, böyle bir er araştırmaktaydı.
- 
		    دید پیری با قدی همچون هلال ** دید در وی فر و گفتار رجال
- Vücudu hilâl gibi incelmiş bir pir gördü; onda erlerin halini, kalini buldu.
- 
		    دیده نابینا و دل چون آفتاب ** همچو پیلی دیده هندستان به خواب
- Pirin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi. Âdeta rüyasında Hindistan’ı görmüş bir file benziyordu
- 
		    چشم بسته خفته بیند صد طرب ** چون گشاید آن نبیند ای عجب
- Gözünü yummuş, uyumakta. Fakat yüzlerce zevk ve neşe âlemi görmekte. Gözünü açarsa nasıl olurda görmez? Şaşılacak şey!
- 
		   بس عجب در خواب روشن میشود ** دل درون خواب روزن میشود   2235
- Rüya deyince şaşılacak şeyler açığa çıkar. Gönül uykuda pencere kesilir.
- 
		    آن که بیدار است و بیند خواب خوش ** عارف است او خاک او در دیده کش
- Uyanık olduğu halde güzel rüya gören âriftir. Sen onun bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek.
- 
		    پیش او بنشست و میپرسید حال ** یافتش درویش و هم صاحب عیال
- Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı.
- 
		    گفت عزم تو کجا ای بایزید ** رخت غربت را کجا خواهی کشید
- Pir, “Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi.
- 
		    گفت قصد کعبه دارم از پگه ** گفت هین با خود چه داری زاد ره
- Bayezid “ Hac mevsimi Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki: “Yol masrafı olarak yanında ne var?”
- 
		   گفت دارم از درم نقره دویست ** نک ببسته سخت در گوشهی ردی است   2240
- Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince,