- 
		    تا نخسبم جمله شب چون گاومیش ** دردها بخشید حق از لطف خویش
- Bütün gece manda gibi uyumayayım diye Hak, lütfetti, bana dertler ihsan etti.
- 
		   زین شکست آن رحم شاهان جوش کرد ** دوزخ از تهدید من خاموش کرد   2260
- Bu sınıklıktan da padişahların merhameti coştu. Cehennem de beni tehdit etmeden vazgeçti, sukût etti” dedi.
- 
		    رنج گنج آمد که رحمتها در اوست ** مغز تازه شد چو بخراشید پوست
- Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç tazelenir.
- 
		    ای برادر موضع تاریک و سرد ** صبر کردن بر غم و سستی و درد
- Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabretmek,
- 
		    چشمهی حیوان و جام مستی است ** کان بلندیها همه در پستی است
- Âbıhayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıktadır.
- 
		    آن بهاران مضمر است اندر خزان ** در بهار است آن خزان مگریز از آن
- Baharlar güz mevsiminde gizlidir, güz mevsimi de baharda. Kaçma ondan!
- 
		   همره غم باش و با وحشت بساز ** میطلب در مرگ خود عمر دراز   2265
- Gama yoldaş o, vahşetle ünsiyet kesbet. Ölümünden uzun bir ömür isteyip dur!
- 
		    آن چه گوید نفس تو کاینجا بد است ** مشنوش چون کار او ضد آمده ست
- Nefsinin “Bu kötü” dediğine kulak asma. Çünkü onun işi hep zıddınadır.
- 
		    تو خلافش کن که از پیغمبران ** این چنین آمد وصیت در جهان
- Onun dediğinin zıddını yap. Âlemde peygamberlerin de vasiyetleri böyledir.
- 
		    مشورت در کارها واجب شود ** تا پشیمانی در آخر کم بود
- Sonun da az pişman olasın diye yapacağın işlerde müşaverede bulunmak aciptir.
- 
		    گفت امت مشورت با کی کنیم ** انبیا گفتند با عقل امیم
- Ümmet “Kiminle meşveret edelim?” dediler de, peygamberler “ Mukteda olan akılla” diye cevap verdiler.
- 
		   گفت گر کودک در آید یا زنی ** کاو ندارد عقل و رای روشنی   2270
- Hatta soran adam “İyi ama ya hiçbir tedbiri, isabetli aklı olmayan bir çocuk yahut kadın gelirse, onunla da meşverette bulunalım mı?” deyince,
- 
		    گفت با او مشورت کن و انچه گفت ** تو خلاف آن کن و در راه افت
- Peygamber, “ Onunla da meşverette bulun, fakat ne derse onun zıddını yap, ona aykırı yola git” dedi.
- 
		    نفس خود را زن شناس از زن بتر ** ز انکه زن جزوی است نفست کل شر
- Nefsini kadın bil, hatta kadından da beter. Çünkü kadın cüzüdür, nefsinse şerrin küllü!
- 
		    مشورت با نفس خود گر میکنی ** هر چه گوید کن خلاف آن دنی
- Nefsinle meşveret edersen o aşağılığın dediğine uyma, aksini yap;
- 
		    گر نماز و روزه میفرمایدت ** نفس مکار است مکری زایدت
- Hatta sana namaz kıl, oruç tut diye emretse bile, nefis hilecidir, o emriyle bile sana bir hile kuracaktır.
- 
		   مشورت با نفس خویش اندر فعال ** هر چه گوید عکس آن باشد کمال   2275
- Yapacağın işte nefsinle meşveret etmek ve ne derse aksini yapmak kemaldir.
- 
		    بر نیایی با وی و استیز او ** رو بر یاری بگیر آمیز او
- Onunla başa çıkamaz, onun inadına karşı koyamazsın. Yürü, bir dost kazan, onunla uzlaş!
- 
		    عقل قوت گیرد از عقل دگر ** نی شکر کامل شود از نیشکر
- Akıl, başka bir akıldan kuvvet bulur. Şeker kamışı, şeker kamışından kemal kazanır.
- 
		    من ز مکر نفس دیدم چیزها ** کاو برد از سحر خود تمییزها
- Ben, nefsimin hilesinden neler gördüm neler. Sihriyle akıl ve temyizi bile giderir!
- 
		    وعدهها بدهد ترا تازه به دست ** که هزاران بار آنها را شکست
- Sana yeniden yeniye vaatlerde bulunur da binlerce kere bozar.
- 
		   عمر اگر صد سال خود مهلت دهد ** اوت هر روزی بهانهی نو نهد   2280
- Ömrün, sana yüzlerce yıl mühlet verse nefis, her gün yeni bir bahane bulur, sana mâni olur;
- 
		    گرم گوید وعدههای سرد را ** جادویی مردی ببندد مرد را
- Soğuk vaatleri sıcak bir surette söyler. O öyle bir sihirbazdır ki insanı kıskıvrak bağlar.
- 
		    ای ضیاء الحق حسام الدین بیا ** که نروید بیتو از شوره گیا
- Ey hak ziyası Hüsamettin, gel. Bu çoraklıkta sensiz ot bitmiyor.
- 
		    از فلک آویخته شد پردهای ** از پی نفرین دل آزردهای
- Bir velinin gönlünün kırılması yüzünden nefse uyanların önüne bir perde çekilmiştir.