-
با من این را باز میبایست گفت ** تا یکی مستور کردیمیت جفت
- Bunu bana söylemeliydin. Sana namuslu bir kız alırdık” dedi.
-
گفت نه مستور صالح خواستم ** قحبه گشتند و ز غم تن کاستم 2335
- Delkak “Dokuz tane namuslu, temiz kadın aldım, hepsi orospu oldu. Derdimden eridim, bittim.
-
خواستم این قحبه را بیمعرفت ** تا ببینم چون شود این عاقبت
- Bunun üzerine bu hiçbir işe yaramaz orospuyu aldım. Görelim bakalım, bunun sonu ne olacak?” dedi.
-
عقل را من آزمودم هم بسی ** زین سپس جویم جنون را مغرسی
- Ben, birçok defalar aklı sınadım. Bundan sonra bir tarla arayacak, oraya delilik tohumu saçacağım!
-
به حیلت در سخن آوردن سائل آن بزرگ را که خود را دیوانه ساخته بود
- Birisinin kendisini deli gösteren bir uluyu hile ile söyletmesi
-
آن یکی میگفت خواهم عاقلی ** مشورت آرم بدو در مشکلی
- Birisi” Bir akıllı arıyorum, onunla meşverette bulunacağım, bir müşkülüm var, ona söyleyeceğim” dedi.
-
آن یکی گفتش که اندر شهر ما ** نیست عاقل جز که آن مجنوننما
- Bu sözü duyan da “Şehrimizde kendisini deliliğe vuran birisi var, ondan başka akıllı yok.
-
بر نیی گشته سواره نک فلان ** میدواند در میان کودکان 2340
- İşte bir sopaya binmiş, çocuklarla beraber koşup duruyor.
-
صاحب رای است و آتش پارهای ** آسمان قدر است و اختر بارهای
- Rey ve tedbir sahibi, ateş parçası gibi bir adamdır. Kadri gök gibi yüce, yıldızlar yağdırıcı bir zattır.
-
فر او کروبیان را جان شده ست ** او در این دیوانگی پنهان شده ست
- Kudreti, parlaklığı, Kerrûbilere can olmuştur. O, kendisini bu divanelikte gizlemiştir.” dedi.
-
لیک هر دیوانه را جان نشمری ** سر منه گوساله را چون سامری
- Fakat her divaneyi kendine can sayma.. Sâmiri gibi buzağıya secde etme.
-
چون ولیی آشکارا با تو گفت ** صد هزاران غیب و اسرار نهفت
- Bir veli sana gayb’a ait yüz binlerce şeyi, yüz binlerce sırrı apaçık söylese bile,
-
مر ترا آن فهم و آن دانش نبود ** واندانستی تو سرگین را ز عود 2345
- Sen de o anlayış, o bilgi olmadıkça yine fışkıyı ödağacından ayırt edemezsin.
-
از جنون خود را ولی چون پرده ساخت ** مر و را ای کور کی خواهی شناخت
- Veli, kendisine deliliği perde etti mi, ey kör, sen onu nasıl tanıyabilirsin?
-
گر ترا باز است آن دیدهی یقین ** زیر هر سنگی یکی سرهنگ بین
- Eğer yakîn gözün açıksa bak da her taşın altında bir erin gizli olduğunu gör!
-
پیش آن چشمی که باز و رهبر است ** هر گلیمی را کلیمی در بر است
- Yol gösterici ortada, göz önünde; her Kelîm’in bir kilime bürünmüş olduğu meydandadır.
-
مر ولی را هم ولی شهره کند ** هر که را او خواست با بهره کند
- Veliyi meşhur eden yine velidir. Veli, kime dilerse nasip verir.
-
کس نداند از خرد او را شناخت ** چون که او مر خویش را دیوانه ساخت 2350
- Fakat deliliğe vurdu mu kimse akıl edip de onu anlayamaz.
-
چون بدزدد دزد بینایی ز کور ** هیچ یابد دزد را او در عبور
- Bir hırsız, körden bir şey çaldı mı kör, onu bulabilir mi hiç?
-
کور نشناسد که دزد او که بود ** گر چه خود بر وی زند دزد عنود
- Hırsız, gelip ona çatsa bile kör, hırsız kimdir? Ne anlasın?
-
چون گزد سگ کور صاحب ژنده را ** کی شناسد آن سگ درنده را
- Köpek, kör yoksulu ısırsa bile kör, kendisini dalayan köpeği nereden bilecek?
-
حمله بردن سگ بر کور گدا
- Köpeğin kör bir dilenciye saldırması
-
یک سگی در کوی بر کور گدا ** حمله میآورد چون شیر وغا
- Bir köpek, mahallede bir kör bir dilenciye savaş aslanı gibi saldırdı.
-
سگ کند آهنگ درویشان به خشم ** در کشد مه خاک درویشان به چشم 2355
- Ay bile yoksulların izi tozunu gözüne sürme gibi çektiği halde, köpek, kızgınlıkla yoksullara saldırır.
-
کور عاجز شد ز بانگ و بیم سگ ** اندر آمد کور در تعظیم سگ
- Kör, köpeğin sesinden korktu, âciz oldu. Ona tâzim etmeye başladı:
-
کای امیر صید و ای شیر شکار ** دست دست تست دست از من بدار
- “Ey avcılar beyi, ey av aslanı, el senin elin (hüküm senin hükmün), benden el çek” demeye başladı.
-
کز ضرورت دم خر را آن حکیم ** کرد تعظیم و لقب دادش کریم
- Hakîmin biri de zaruret yüzünden eşeğin kuyruğunu ağırlamış, o kuyruğa Kerim lâkabını takmıştır.