تو ورای عقل کلی در بیان ** آفتابی در جنون چونی نهان
Sen söz söylerken Aklı Küllünde ötesindesin; bir güneş olduğun halde nasıl delilikle gizleniyorsun” dedi.
گفت این اوباش رایی میزنند ** تا در این شهر خودم قاضی کنند2420
Şeyh dedi ki: ”Bu külhanbeyleri beni bu şehre kadı yapmaya karar verdiler.
دفع میگفتم مرا گفتند نی ** نیست چون تو عالمی صاحب فنی
Reddettim, 'imkânı yok. Senin gibi âlim, fâzıl kimse yok.
با وجود تو حرام است و خبیث ** که کم از تو در قضا گوید حدیث
در شریعت نیست دستوری که ما ** کمتر از تو شه کنیم و پیشوا
Şeriatta da senden aşağı birisini kendimize ulu yapmamıza müsaade yok.' dediler.
زین ضرورت گیج و دیوانه شدم ** لیک در باطن همانم که بدم
Bunun zoruyla kendimi deli gösterdim, deliliğe Tanrı rahmeti geç erişir ama adamakıllı eriyordum. Fakat hakikatte evvelce ne idiysem yine oyum benim ben.
عقل من گنج است و من ویرانهام ** گنج اگر پیدا کنم دیوانهام2425
Aklım hazinedir, ben viraneyim. Deliyim hazineyi gösterirsem!
اوست دیوانه که دیوانه نشد ** این عسس را دید و در خانه نشد
Divane odur ki divane olmadı, divane odur ki bu bekçiyi gördüğü halde evine girmedi.
دانش من جوهر آمد نه عرض ** این بهایی نیست بهر هر غرض
Benim bilgim cevherdir, araz değil. Bu değerli bilgi, bir maksada erişmek için değil ki.
کان قندم نیستان شکرم ** هم ز من میروید و من میخورم
Ben şeker madeniyim, şeker kamışıyım, hem benden yetişmekte, hem ben yiyorum.
علم تقلیدی و تعلیمی است آن ** کز نفورش مستمع دارد فغان
Bir bilgiyi işiten kişi beğenmez, kabul eylemez, feryat ederse o bilgi taklit bilgisidir, öğrenilerek elde edilmiştir.( adama mal olmamıştır.)
چون پی دانه نه بهر روشنی است ** همچو طالب علم دنیای دنی است2430
Çünkü geçim elde edilmiştir, gönül aydınlatmak için değil. Bu ilim de, talibi gibi aşağılık dünya ilmidir.
طالب علم است بهر عام و خاص ** نی که تا یابد از این عالم خلاص
Bazı adamlar, havas ve avama görünmek için ilim öğrenmek ister, bu âlemden halâs olmak için değil.
همچو موشی هر طرف سوراخ کرد ** چون که نورش راند از در گشت سرد
Böyle adam fareye benzer; her tarafı deler ama vuslat nurlarından gafildir.
چون که سوی دشت و نورش ره نبود ** هم در آن ظلمات جهدی مینمود
Nuru, sahraya yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş bir meskendir.
گر خدایش پر دهد پر خرد ** برهد از موشی و چون مرغان پرد
Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar.
ور نجوید پر بماند زیر خاک ** ناامید از رفتن راه سماک2435
Kanat aramazsa yerin dibinde kalır, Simâk burcuna yol bulmaktan ümitsiz bir hale düşer.
علم گفتاری که آن بیجان بود ** عاشق روی خریداران بود
Söze gelen ilim, cansızdır; satın alıcıların yüzüne âşıktır.
گر چه باشد وقت بحث علم زفت ** چون خریدارش نباشد مرد و رفت
Münakaşa ve mübahase zamanı o ilim, büyük görünür ama alıcısı olmayınca ölür gider.
مشتری من خدای است او مرا ** میکشد بالا که الله اشتری
Hâlbuki benim müşterim Tanrı’dır. Beni o yüceltir, o satın alır.
خونبهای من جمال ذو الجلال ** خونبهای خود خورم کسب حلال
Benim kanımın diyeti ululuk sahibi Tanrı’nın cemalidir. Ben kendi kan diyetimi yemekteyim, bu bana helâl bir kazançtır.
این خریداران مفلس را بهل ** چه خریداری کند یک مشت گل2440
Bu müflis alıcıları bırak. Bir avuç toprak, ne satın alabilir ki?
گل مخور گل را مخر گل را مجو ** ز انکه گل خوار است دایم زرد رو
Toprak yeme, toprak alma, toprağı arama. Çünkü toprak yiyenin yüzü daima sapsarıdır.
دل بخور تا دایما باشی جوان ** از تجلی چهرهات چون ارغوان
Gönül ye de daima genç kal. Benzin, tecelliden erguvana dönsün!”
یا رب این بخشش نه حد کار ماست ** لطف تو لطف خفی را خود سزاست
Yarabbi, bu ihsan bizim işimiz değil. Senin lûtfun, gizli lûtfe yol göstericidir.