-
گفت هنگام نماز آخر رسید ** سوی مسجد زود میباید دوید
- Şeytan “Namaz vakti geldi. Hemen mescide koşmak gerek.
-
عجلوا الطاعات قبل الفوت گفت ** مصطفی چون در معنی میبسفت
- Mustafa, mana incisini delerek “Acele edin, ibadetleri vakti geçmeden yapın buyurdu” dedi.
-
گفت نی نی این غرض نبود ترا ** که به خیری رهنما باشی مرا
- Muaviye “Hayır, hayır senin böyle bir maksadın olmaz. Bana hayra delil olasın, imkânı mı var?
-
دزد آید از نهان در مسکنم ** گویدم که پاسبانی میکنم 2615
- Hırsız, evime gizlice giriyor da “Bekçilik ediyorum” diyor.
-
من کجا باور کنم آن دزد را ** دزد کی داند ثواب و مزد را
- Ben o hırsıza nasıl inanayım? Hırsız, sevabı, ecri ne bilir” dedi.
-
باز جواب گفتن ابلیس معاویه را
- Yine İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi
-
گفت ما اول فرشته بودهایم ** راه طاعت را به جان پیمودهایم
- Şeytan dedi ki: “Biz, evvelce melektik. İbadet yoluna canla başla düzülmüştük.
-
سالکان راه را محرم بدیم ** ساکنان عرش را هم دم بدیم
- Yol saliklerine mahremdik, Arş sakinlerine hemdem,
-
پیشهی اول کجا از دل رود ** مهر اول کی ز دل بیرون شود
- İlk sanat gönülden çıkar mı? İlk sevgi nasıl olurda unutulur?
-
در سفر گر روم بینی یا ختن ** از دل تو کی رود حب الوطن 2620
- Seferde Rum diyarı ehlinden birisini yahut Huten’li birisini görmekle vatan sevgisi kalbinden çıkar mı?
-
ما هم از مستان این می بودهایم ** عاشقان درگه وی بودهایم
- Biz de bu şarabın sarhoşlarındandık, biz de kapısının âşıklarındandık.
-
ناف ما بر مهر او ببریدهاند ** عشق او در جان ما کاریدهاند
- Göbeğimizi onun sevgisiyle kestik, sevgisini canımıza ektiler.
-
روز نیکو دیدهایم از روزگار ** آب رحمت خوردهایم اندر بهار
- Zamanede güzel günler gördük, baharda rahmet suları içtik.
-
نه که ما را دست فضلش کاشته ست ** از عدم ما را نه او برداشته ست
- Bizim varlığımızı da “Onun fazıl” ve ihsan eli ekmemiş midir? Bizi de yoktan yaratan o değil mi?
-
ای بسا کز وی نوازش دیدهایم ** در گلستان رضا گردیدهایم 2625
- Ondan nice lütuflar görmüşüz, rıza gülistanında nice dolaşmışız.
-
بر سر ما دست رحمت مینهاد ** چشمههای لطف از ما میگشاد
- Başımıza rahmet elini koyar, bize de lütuf çeşmelerini izhar ederdi.
-
وقت طفلیام که بودم شیر جو ** گاهوارم را که جنبانید او
- Ben daha çocukken, süt emiyorken beşiğimi kim salladı? O!
-
از که خوردم شیر غیر شیر او ** کی مرا پرورد جز تدبیر او
- Onun sütünden başka kimden süt emdim, onun tedbirinden başka beni kim yetiştirdi?
-
خوی کان با شیر رفت اندر وجود ** کی توان آن را ز مردم واگشود
- Vücuda sütle giren huyu, çıkarmaya kimin iktidarı vardır?
-
گر عتابی کرد دریای کرم ** بسته کی گردند درهای کرم 2630
- Kerem denizi bir itapta, bulunsa bile, kerem kapılarını kapalı bırakır mı?
-
اصل نقدش داد و لطف و بخشش است ** قهر بر وی چون غباری از غش است
- Onun, asıl peşin ihsan ettiği para, lütuf ve vergisidir. Kahırsa, o paranın üstüne konmuş arızi bir tozdan ibarettir.
-
از برای لطف عالم را بساخت ** ذرهها را آفتاب او نواخت
- Âlemi lütfetmek için yarattı. Zerrelere, onun güneşi riayetlerde bulundu.
-
فرقت از قهرش اگر آبستن است ** بهر قدر وصل او دانستن است
- Ayrılık bile, onun kahrından doğmakla berber vuslatın kadrini bilmek içindir.
-
تا دهد جان را فراقش گوشمال ** جان بداند قدر ایام وصال
- Bu suretle diler ki ayrıldığı, canın kulağını bursun, onu tedibetsin de can, vuslat günlerini bilsin.
-
گفت پیغمبر که حق فرموده است ** قصد من از خلق احسان بوده است 2635
- Peygamber “Tanrı, âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti.
-
آفریدم تا ز من سودی کنند ** تا ز شهدم دستآلودی کنند
- Yarattım ki benden bir fayda görsünler, balıma parmaklarını bansınlar.