-
شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
- Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
-
عنف کردن معاویه با ابلیس
- Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
-
گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو 2700
- Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama.
-
ره زنی و من غریب و تاجرم ** هر لباساتی که آری کی خرم
- Sen bir dolandırıcısın ben de garip bir tacirim. Getirdiğin her elbiseyi nasıl alabilirim?
-
گرد رخت من مگرد از کافری ** تو نه ای رخت کسی را مشتری
- Kâfirlik edip pılımın, pırtımın etrafında dolaşma. Sen hiç kimsenin malına müşteri değilsin.
-
مشتری نبود کسی را راه زن ** ور نماید مشتری مکر است و فن
- Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.
-
تا چه دارد این حسود اندر کدو ** ای خدا فریاد ما را زین عدو
- Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı, bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!
-
گر یکی فصلی دگر در من دمد ** در رباید از من این ره زن نمد 2705
- Bir kere daha bana üfürür, beni bir kere daha afsunlarsa bu hırsız, hırkamı kaptı gitti!
-
نالیدن معاویه به حضرت حق تعالی از ابلیس و نصرت خواستن
- BASLIK YOK
-
این حدیثش همچو دود است ای اله ** دست گیر ار نه گلیمم شد سیاه
- Onun bu sözü duman gibidir. Ey Tanrı, elimi tut, yoksa kilimim elden gider.
-
من به حجت بر نیایم با بلیس ** کاوست فتنهی هر شریف و هر خسیس
- Bir delil getirmekle İblis’e üst olamam. Çünkü o, her yüce, her aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır.
-
آدمی که علم الاسما بک است ** در تک چون برق این سگ بیتک است
- “Allemel esma” ya bey olan Âdem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşuşuna karşı yaya kalmıştır.
-
از بهشت انداختش بر روی خاک ** چون سمک در شست او شد از سماک
- Şeytan, onu bile cennetten yeryüzüne atmıştır. Âdem bile Simâk burcundayken balık gibi onun oltasına düşmüş,
-
نوحهی إنا ظلمنا میزدی ** نیست دستان و فسونش را حدی 2710
- “Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur.
-
اندرون هر حدیث او شر است ** صد هزاران سحر در وی مضمر است
- Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.
-
مردی مردان ببندد در نفس ** در زن و در مرد افروزد هوس
- Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır.
-
ای بلیس خلق سوز فتنه جو ** بر چیام بیدار کردی راست گو
- Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!
-
باز تقریر ابلیس تلبیس خود را
- BASLIK YOK
-
گفت هر مردی که باشد بد گمان ** نشنود او راست را با صد نشان
- Şeytan, “Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.
-
هر درونی که خیالاندیش شد ** چون دلیل آری خیالش بیش شد 2715
- Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar.
-
چون سخن دروی رود علت شود ** تیغ غازی دزد را آلت شود
- Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.
-
پس جواب او سکوت است و سکون ** هست با ابله سخن گفتن جنون
- Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir. Ahmakla konuşmak deliliktir.
-
تو ز من با حق چه نالی ای سلیم ** تو بنال از شر آن نفس لئیم
- Ey ahmak, benim şerrimden Tanrı’ya ne ağlayıp sızlanıyorsun? Sen, o aşağılık nefsinin şerrinden ağla, sızlan!
-
تو خوری حلوا تو را دنبل شود ** تب بگیرد طبع تو مختل شود
- Sen helva yersin, çıban olur; sıtmaya tutulursun, sıhhatin bozulur.
-
بیگنه لعنت کنی ابلیس را ** چون نبینی از خود آن تلبیس را 2720
- Sonra da İblis’e suçu yokken lânet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin?
-
نیست از ابلیس از تست ای غوی ** که چو روبه سوی دنبه میدوی
- Bu, ey azgın, İblis’ten değil, sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.
-
چون که در سبزه ببینی دنبه را ** دام باشد این ندانی تو چرا
- Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?
-
ز آن ندانی کت ز دانش دور کرد ** میل دنبه چشم و عقلت کور کرد
- Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti.