-
گفت پرسان که جماعت را چه بود ** که ز مسجد میبرون آیند زود
- Cemaat dağıldı mı ki herkes acele, acele mescitten çıkıyor?” diye sordu.
-
آن یکی گفتش که پیغمبر نماز ** با جماعت کرد و فارغ شد ز راز
- Birisi, “Peygamber, cemaatle namazını eda etti, duasını bile bitirdi.
-
تو کجا در میروی ای مرد خام ** چون که پیغمبر بداده ست السلام
- Ey ham adam, nereye gidiyorsun? Peygamber, çoktan selâm verdi” dedi.
-
گفت آه و دود از آن اه شد برون ** آه او میداد از دل بوی خون 2775
- Adam bir ah çekti ki ahının dumanı göründü. Bir vah etti ki gönlünden kan kokusu geldi.
-
آن یکی از جمع گفت این آه را ** تو به من ده و آن نماز من ترا
- Cemaatten biri “Sen bu ahı bana ver, ben o namazı sana bağışlayayım” dedi.
-
گفت دادم آه و پذرفتم نماز ** او ستد آن آه را با صد نیاز
- Adam “Verdim, namazı da kabul ettim” dedi. Öbürü o ahı, yüzlerce niyazı aldı.
-
شب به خواب اندر بگفتش هاتفی ** که خریدی آب حیوان و شفا
- Gece rüyasında hâtif ona“ Sen Âbıhayatı, derde dermen olan ameli aldın,
-
حرمت این اختیار و این دخول ** شد نماز جملهی خلقان قبول
- O ahı seçmen, o âşıklar zümresine girmen yüzü suyu hürmetine de bütün cemaatin namazı kabul edildi” dedi.
-
تتمهی اقرار ابلیس به معاویه مکر خود را
- İblis’in Muaviye’ye hilesini söylemesi hikâyesinin sonu
-
پس عزازیلش به گفت ای میر راد ** مکر خود اندر میان باید نهاد 2780
- Bunun üzerine Azazil dedi ki: “Ey emîr, artık hilemi açığa vurayım.
-
گر نمازت فوت میشد آن زمان ** میزدی از درد دل آه و فغان
- Eğer namazın fevt olsaydı gönlüne dert düşecek, ah ve figana başlayacaktın.
-
آن تاسف و آن فغان و آن نیاز ** در گذشتی از دو صد ذکر و نماز
- O teessüf, o figan, o niyaz, yüzlerce zikirden, namazdan üstün olacaktır.
-
من ترا بیدار کردم از نهیب ** تا بسوزاند چنان آهی حجاب
- Böyle bir ah, hicapları yakmasın diye korktum da seni, onun için uyandırdım.
-
تا چنان آهی نباشد مر ترا ** تا بدان راهی نباشد مر ترا
- İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.
-
من حسودم از حسد کردم چنین ** من عدویم کار من مکر است و کین 2785
- Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum. Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir”
-
گفت اکنون راست گفتی صادقی ** از تو این آید تو این را لایقی
- Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.
-
عنکبوتی تو مگس داری شکار ** من نیم ای سگ مگس زحمت میار
- Sen örümceksin, ancak sinek tutabilirsin. Hâlbuki ben sinek değilim, zahmet etme a köpek!
-
باز اسپیدم شکارم شه کند ** عنکبوتی کی بگرد ما تند
- Ben akdoğanım, beni padişah avlar. Örümcek, etrafımızda nasıl olur da ağ örebilir?
-
رو مگس میگیر تا تانی هلا ** سوی دوغی زن مگسها را صلا
- Kudretin varken yürü, sinek avla, sinekleri bir ayran tası civarına çağır!
-
ور بخوانی تو به سوی انگبین ** هم دروغ و دوغ باشد آن یقین 2790
- Onları bala çağırsan bile bu çağırış, şüphe yok yalandır, çağırdığın şey de yine ayran!
-
تو مرا بیدار کردی خواب بود ** تو نمودی کشتی آن گرداب بود
- Sen beni uyandırdın ama o uyandırış, uykunun ta kendisiydi. Bana gemi gösterdin ama gösterdiğin gemi, girdaptan ibaretti.
-
تو مرا در خیر ز آن میخواندی ** تا مرا از خیر بهتر راندی
- Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevkettin” dedi.
-
فوت شدن دزد به آواز دادن آن شخص صاحب خانه را که نزدیک آمده بود که دزد را دریابد و بگیرد
- Ev sahibinin, hırsızı yakalamak üzereyken birisinin seslenmesi yüzünden kaçırması
-
این بدان ماند که شخصی دزد دید ** در وثاق اندر پی او میدوید
- Bu, şuna benzer: Bir adam, odasında hırsız görüp kovalamaya başladı.
-
تا دو سه میدان دوید اندر پیش ** تا در افگند آن تعب اندر خویش
- Birkaç kere peşinden dolaştı, iyice terledi.
-
اندر آن حمله که نزدیک آمدش ** تا بدو اندر جهد دریابدش 2795
- Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı.
-
دزد دیگر بانگ کردش که بیا ** تا ببینی این علامات بلا
- Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!