زود باش و باز گرد ای مرد کار ** تا ببینی حال اینجا زار زار
Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.
گفت باشد کان طرف دزدی بود ** گر نگردم زود این بر من رود
Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak, hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek,
در زن و فرزند من دستی زند ** بستن این دزد سودم کی کند
Çoluğuma, çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?
این مسلمان از کرم میخواندم ** گر نگردم زود پیش آید ندم2800
Bu Müslüman, kerem edip beni çağırıyor. Hemencecik gitmezsem herhalde bir kötülüğü düşeceğim deyip.
بر امید شفقت آن نیک خواه ** دزد را بگذاشت باز آمد به راه
O iyilikçi Müslüman’ın şefkatine güvenerek hırsızı bıraktı yola düzüldü.
گفت ای یار نکو احوال چیست ** این فغان و بانگ تو از دست کیست
Varıp “Aziz dost ne var? Böyle kimin elinden feryat ediyorsun ?” dedi.
گفت اینک بین نشان پای دزد ** این طرف رفته ست دزد زن بمزد
Adam “İşte, hırsızın ayak izine bak. Hırsız çalacağını çalıp bu tarafa gitmiş.
نک نشان پای دزد قلتبان ** در پی او رو بدین نقش و نشان
İşte o kaltabanın ayak izi. Yürü, bu izi izle, ardından koş!” dedi.
گفت ای ابله چه میگویی مرا ** من گرفته بودم آخر مر و را2805
Adam “Be ahmak, sen ne söylüyorsun? Ben onu tutmuşum.
دزد را از بانگ تو بگذاشتم ** من تو خر را آدمی پنداشتم
Sen bağırınca koyuverdim. Sen bir eşekmişsin meğerse. Bense seni adam sandım.
این چه ژاژست و چه هرزه ای فلان ** من حقیقت یافتم چه بود نشان
Bu ne herze, bu ne hezeyan? Ben kendisini tutmuştum, ayak izini ne yapayım?” dedi.
گفت من از حق نشانت میدهم ** این نشان است از حقیقت آگهم
Sen bir hilebazsın, yahut aptalın birisin. Hatta belki de hırsızın ta kendisisin ve bu işi de mahsus yaptın.
گفت طراری تو یا خود ابلهی ** بلکه تو دزدی و زین حال آگهی
Öbürü “ Ben ayak izini gösteriyorum. İşin haki katından âgahım” dedi.
خصم خود را میکشیدم من کشان ** تو رهانیدی و را کاینک نشان2810
Adam dedi ki: “Sen ya düzenbazsın, ya ahmak, belki de hırsızın ta kendisisin de işi biliyorsun.
تو جهت گو من برونم از جهات ** در وصال آیات کو یا بینات
Ben hasmımı çeke, çeke yakalamak üzereydim. İşte ayak izi diye sen koyuverttin. Sen cihetten bahsediyorsun, bense cihetlerden çıkmış, kurtulmuşum. Vuslatta delil ve âlamet olur mu?”
صنع بیند مرد محجوب از صفات ** در صفات آن است کاو گم کرد ذات
Sıfatlarla perdelenmiş olan kişi, ancak sıfat görür. Zatı kaybeden kişidir ki sıfatlarda kalır.
واصلان چون غرق ذاتند ای پسر ** کی کنند اندر صفات او نظر
Oğul, Allah’a ulaşanlar, zata gark olmuşlardır. Artık onlar sıfatlara nazar ederler mi?
چون که اندر قعر جو باشد سرت ** کی به رنگ آب افتد منظرت
Başın ırmağın dibinde oldukça renge bakabilir misin?
ور به رنگ آب باز آیی ز قعر ** پس پلاسی بستدی دادی تو شعر2815
Suyun rengine bakmak için dipten çıktın mı? Güzel bir halıyı bırakmış, köhne bir kilimi almış olursun.
طاعت عامه گناه خاصگان ** وصلت عامه حجاب خاص دان
Avamın ibadeti, havasın günahıdır. Avamın vuslatı bil ki havasın hicabıdır.
مر وزیری را کند شه محتسب ** شه عدوی او بود نبود محب
Padişah bir veziri muhtesip yapsa, onun dostu değildir, düşmanıdır.
هم گناهی کرده باشد آن وزیر ** بیسبب نبود تغیر ناگزیر
Mamafih o vezir belki suç işlemiştir. Böyle birden bire muameleyi değiştirmek elbette sebepsiz olamaz.
آن که ز اول محتسب بد خود و را ** بخت و روزی آن بده ست از ابتدا
Çünkü önce muhtesip olan kişiye baht ve devlet nasip olmuş demektir.
لیک آن کاول وزیر شه بده ست ** محتسب کردن سبب فعل بد است2820
Fakat önceden padişaha vezir olanı, sonra muhtesip yapmak kötü bir iş yaptığından olabilir.
چون ترا شه ز آستانه پیش خواند ** باز سوی آستانه باز راند
Fakat padişah, seni eşikten huzuruna çağırmış, sonra tekrar eşiğe sürmüşse,