-
جان نباشد جز خبر در آزمون ** هر که را افزون خبر جانش فزون
- Can, tecrübelerle sabittir ki haberdar olmaktan ibarettir. Kim, daha fazla haberdarsa daha ziyade canlıdır.
-
جان ما از جان حیوان بیشتر ** از چه ز آن رو که فزون دارد خبر
- Canımız hayvan canından daha üstündür, neden? Çünkü daha fazla biliyoruz.
-
پس فزون از جان ما جان ملک ** کاو منزه شد ز حس مشترک
- Meleklerin canı da bizim canımızdan üstün. Çünkü onlarda Hissi Müşterek yoktur.
-
و ز ملک جان خداوندان دل ** باشد افزون تو تحیر را بهل
- Ehil olanların canlarıysa meleklerin canlarından üstündür, şaşkınlığı bırak!
-
ز آن سبب آدم بود مسجودشان ** جان او افزونتر است از بودشان 3330
- Melekler, Âdeme secde ettiler; çünkü onun canı, meleklerinkinden üstündür.
-
ور نه بهتر را سجود دونتری ** امر کردن هیچ نبود در خوری
- Üstün olmasaydı secde ederler miydi? Üstün olanın daha aşağı mertebede bulunana secde etmesini emretmek doğru bir şey değil değildir, yaraşmaz.
-
کی پسندد عدل و لطف کردگار ** که گلی سجده کند در پیش خار
- Allah’ın adaleti, Allah’ın lütfu bir gülün dikenine secde etmesini hoş görür mü?
-
جان چو افزون شد گذشت از انتها ** شد مطیعش جان جملهی چیزها
- Bir can, oldu da son mertebeyi de aştı mı artık her şeyin canı, ona mûti olur;
-
مرغ و ماهی و پری و آدمی ** ز انکه او بیش است و ایشان در کمی
- Kuş, balık, in, cin, insan, hepsi ona itaat eder. Çünkü o üstündür, öbürleri noksan.
-
ماهیان سوزنگر دلقش شوند ** سوزنان را رشتهها تابع بوند 3335
- Balıklar, hırkasını diksin diye ona iğne getirirler. Bu, ipliğin iğneye tâbi olmasına benzer.
-
بقیهی قصهی ابراهیم ادهم بر لب آن دریا
- -Allah rahmet etsin- İbrahim Ethem hikâyesinin sonu
-
چون نفاذ امر شیخ آن میر دید ** ز آمد ماهی شدش و جدی پدید
- O emîr, balıkların İbrahim Ethem’in emrini yerine getirdiklerini, balıkların ağızlarında iğneyle sudan baş çıkardıklarını görünce vecde geldi.
-
گفت اه ماهی ز پیران آگه است ** شه تنی را کاو لعین درگه است
- Bir ah çekip “Balık bile pîri tanıyor. Yuh olsun o tapudan sürülen tene!
-
ماهیان از پیر آگه ما بعید ** ما شقی زین دولت و ایشان سعید
- Balıklar bile pîri biliyorlar da biz ondan uzağız. Biz, bu devletten mahrumuz da onlar erişmiş” deyip,
-
سجده کرد و رفت گریان و خراب ** گشت دیوانه ز عشق فتح باب
- Secde ederek ağlaya ,ağlaya perişan bir halde yola düzüldü; bu kerametin aşkından divaneye döndü.!
-
پس تو ای ناشسته رو در چیستی ** در نزاع و در حسد با کیستی 3340
- Hey yüzünü yıkamamış pis herif, neredesin sen? Kiminle kavgaya girişiyor, kime haset ediyorsun?!
-
با دم شیری تو بازی میکنی ** بر ملایک ترک تازی میکنی
- Sen aslanın kuyruğuyla oynamakla, meleklere saldırmaktasın.
-
بد چه میگویی تو خیر محض را ** هین ترفع کم شمر آن خفض را
- Hayırdan ibaret olana neden kötü söylüyorsun. Kendine gel, o alçalışı yücelme sayma.
-
بد چه باشد مس محتاج مهان ** شیخ که بود کیمیای بیکران
- Kötü nedir? Aşağılık ve muhtaç bakır, Şeyh kimdir? Ucu, sonu olmayan kimya!
-
مس اگر از کیمیا قابل نبد ** کیمیا از مس هرگز مس نشد
- Bakır, kimya yüzünden altın olmak kabiliyetinde değilse kimya, bakır yüzünden bakırlaşmaz ya!
-
بد چه باشد سرکشی آتش عمل ** شیخ که بود عین دریای ازل 3345
- Kötü nedir? İşi ateş gibi serkeş kişi, şeyh kimdir? Ezel denizinin ta kendisi.
-
دایم آتش را بترسانند از آب ** آب کی ترسید هرگز ز التهاب
- Ateşi daima su ile korkuturlar. Fakat suyu hiç ateşle korkutabilirler mi?
-
در رخ مه عیب بینی میکنی ** در بهشتی خارچینی میکنی
- Sen ayın yüzünde ayıp noksan buluyor, cennette diken topluyorsun.
-
گر بهشت اندر روی تو خار جو ** هیچ خار آن جا نیابی غیر تو
- Ey diken arayan, cennete gitsen bile orada senden başka bir diken göremezsin.
-
میبپوشی آفتابی در گلی ** رخنه میجویی ز بدر کاملی
- Güneşi balçıkla sıvıyor, kâmil bedirde gedik arıyorsun.
-
آفتابی که بتابد در جهان ** بهر خفاشی کجا گردد نهان 3350
- Âlemde parlayıp duran güneş bir yarasa için nasıl gizlenir?