-
رحم آمد مر شتر را گفت هین ** برجه و بر کودبان من نشین
- Deve acıdı, “Haydi hörgücüme sıçra, otur.
-
این گذشتن شد مسلم مر مرا ** بگذرانم صد هزاران چون ترا
- Bu geçiş, benim işim. Seni de, senin gibi yüzlercesini de geçiririm” dedi.
-
چون پیمبر نیستی پس رو به راه ** تا رسی از چاه روزی سوی جاه
- Mademki peygamber değilsin, yola düş de günün birin de kuyudan kurtulup yüce bir makama erişesin.
-
تو رعیت باش چون سلطان نهای ** خود مران چون مرد کشتیبان نهای
- Sultan değilsen yürü, riayet ol. Kaptan değilsen gemiyi öyle alabildiğine yürütme.
-
چون نهای کامل دکان تنها مگیر ** دستخوش میباش تا گردی خمیر 3455
- Ticarette kâmil değilsen yalnız başına dükkân açma; yoğrulup kemale gelinceye dek birisinin hükmü altına gir.
-
أنصتوا را گوش کن خاموش باش ** چون زبان حق نگشتی گوش باش
- “Susun, dinleyin” emrini işit, sükût et. Mademki Allah dili olamadın, kulak kesil.
-
ور بگویی شکل استفسار گو ** با شهنشاهان تو مسکینوار گو
- Söylersen bile sual tarzında söz söyle. Padişahlar padişahıyla edepli konuş!
-
ابتدای کبر و کین از شهوت است ** راسخی شهوتت از عادت است
- Kibir ve kinin başlangıcı şehvettendir. Şehvetinin yerleşip kuvvetlenmesi de itiyat yüzündendir.
-
چون ز عادت گشت محکم خوی بد ** خشم آید بر کسی کت واکشد
- Kötü huy, âdet edindiğinden dolayı sağlamlaşır, yerleşir. Seni ondan vazgeçirmek isteyene kızarsın.
-
چون که تو گل خوار گشتی هر که او ** واکشد از گل ترا باشد عدو 3460
- Toprak yemeye alışırsan kim seni bundan menetmeye kalkışırsa onu düşman sayarsın.
-
بت پرستان چون که خو با بت کنند ** مانعان راه بت را دشمنند
- Puta tapanlar, bu tapmayı huy edindiklerinden men edenlere düşman olmuşlardır.
-
چون که کرد ابلیس خو با سروری ** دید آدم را حقیر او از خری
- İblis, ululanmayı huy edinmişti de eşekliğinden Âdem’i kendisinden aşağı gördü.
-
که به از من سروری دیگر بود ** تا که او مسجود چون من کس شود
- “Benden daha ulu başka birisi yok ki. Benim gibi bir kişi, ona secde eder mi?” dedi.
-
سروری زهر است جز آن روح را ** کاو بود تریاق لانی ز ابتدا
- Ululuk zehirdir. Ancak, ta ezelden panzehire sahip olan ruh müstesna.
-
کوه اگر پر مار شد باکی مدار ** کاو بود در اندرون تریاقزار 3465
- Dağ, yılanla dolu ise içerisinde panzehir yeri bulundukça korkma.
-
سروری چون شد دماغت را ندیم ** هر که بشکستت شود خصم قدیم
- Kafana ululuk yerleşmiş, onun için kim seni kırarsa onu ezelî düşman sayarsın.
-
چون خلاف خوی تو گوید کسی ** کینهها خیزد ترا با او بسی
- Birisi huyuna aykırı söz söylerse ona bir hayli kinlenirsin.
-
که مرا از خوی من بر میکند ** خویش را بر من چو سرور میکند
- Beni huyumdan çevirecek, şakirt haline sokacak, kendisine tâbi kılacak dersin.
-
چون نباشد خوی بد سرکش در او ** کی فروزد آن خلاف آتش در او
- Böyle adamın kötü huyu serkeş olmasa, o huya aykırı şeylere niye ateşlenir, kızar;
-
با مخالف او مدارایی کند ** در دل او خویش را جایی کند 3470
- Yahut muhalife müdana eder, onun gönlünde bir yer kazanır?
-
ز انکه خوی بد بگشته ست استوار ** مور شهوت شد ز عادت همچو مار
- Çünkü kötü huyu adamakıllı kuvvetlenmiştir. Karınca gibi olan şehvetti, itiyat yüzünden adeta ejderha kesilmiştir.
-
مار شهوت را بکش در ابتدا ** ور نه اینک گشت مارت اژدها
- Şehvet yılanını önceden öldür. Yoksa hemencecik ejderhalaşır.
-
لیک هر کس مور بیند مار خویش ** تو ز صاحب دل کن استفسار خویش
- Fakat herkes, yılanını karınca görür. Sen kendini bir gönül sahibine sor!
-
تا نشد زر مس نداند من مسم ** تا نشد شه دل نداند مفلسم
- Bakır, altın olmadıkça bakırlığını; gönül padişah olmadıkça müflisliğini bilmez.
-
خدمت اکسیر کن مسوار تو ** جور میکش ای دل از دل دار تو 3475
- Bakır gibi sen de iksire hizmet et. Gönül, dildarın cevrini çek.