-
همنشینت من نیم سایهی من است ** برتر از اندیشهها پایهی من است
- Seninle oturan ben değilim, benim gölgem. Mertebem, düşüncelerden üstün.
-
ز انکه من ز اندیشهها بگذشتهام ** خارج اندیشه پویان گشتهام
- Çünkü ben düşüncelerden, vesveselerden geçtim, onların dışında koşup gezmekteyim.
-
حاکم اندیشهام محکوم نی ** ز انکه بنا حاکم آمد بر بنا
- Ben endişelere hâkimim, mahkûm değil. Usta, binaya hâkimdir.
-
جمله خلقان سخرهی اندیشهاند ** ز آن سبب خسته دل و غم پیشهاند
- Bütün halk, endişelere, vesveselere mahkûmdur. O yüzden hepsinin gönlü hasta, hepsi gamlı, gussalıdır.
-
قاصدا خود را به اندیشه دهم ** چون بخواهم از میانشان بر جهم 3560
- Onların arasından çıkıp kurtulmak istersem kendimi mahsustan endişeli gösteririm.
-
من چو مرغ اوجم اندیشه مگس ** کی بود بر من مگس را دسترس
- Ben, yücelerde uçan bir kuşum, endişe sinek! Sinek nasıl olurda beni elde edebilir?
-
قاصدا زیر آیم از اوج بلند ** تا شکسته پایگان بر من تنند
- Ayakları kırık olanlar da benimle buluşsunlar, konuşsunlar diye göğün yücelerinden kasten aşağıya inerim.
-
چون ملالم گیرد از سفلی صفات ** بر پرم همچون طیور الصافات
- Aşağılık sıfatlardan usandım mı melekler gibi uçuveririm.
-
پر من رسته ست هم از ذات خویش ** بر نچسبانم دو پر من با سریش
- Benim kanadım, kendinden çıkmadır. Vücuduma iki kanat yapıştırmadım ben.
-
جعفر طیار را پر جاریه ست ** جعفر عیار را پر عاریه ست 3565
- Cafer-i Tayyar’ın kanadı kendindendir, Cafer-i Tarrar’ın kanadı ise iğreti.
-
نزد آن که لم یذق دعوی است این ** نزد سکان افق معنی است این
- Tatmayan adama göre bu, dâvadan ibarettir. Fakat makamı yüce kişilere göre dâva değil, manadır.
-
لاف و دعوی باشد این پیش غراب ** دیگ تی و پر یکی پیش ذباب
- Bu söz, kargaya göre lâftan, kuru iddiadan ibarettir. Nitekim sineğe göre dolu tencere ile boş tencere birdir.
-
چون که در تو میشود لقمه گهر ** تن مزن چندان که بتوانی بخور
- İçinde lokma gevher olduktan sonra çekinme muktedir olduğun kadar ye!
-
شیخ روزی بهر دفع سوء ظن ** در لگن قی کرد پر در شد لگن
- Şeyhin biri bir gün, halkın kötü zannını gidermek için leğene kustu, leğen inciyle doldu.
-
گوهر معقول را محسوس کرد ** پیر بینا بهر کم عقلی مرد 3570
- Bu suretle o basiret sahibi pir, halkın az akıllılığına acıyıp ancak akılla anlaşılır inciyi gözle görülür inci haline getirdi.
-
چون که در معده شود پاکت پلید ** قفل نه بر حلق و پنهان کن کلید
- Fakat midende temiz de pis murdar bir hale geliyorsa boğazını kilitle, anahtarı da sakla.
-
هر که در وی لقمه شد نور جلال ** هر چه خواهد تا خورد او را حلال
- Lokma, kimde ululuk nuru haline gelirse ne dilerse yesin... Ona helâl!
-
بیان دعویی که عین آن دعوی گواه صدق خویش است
- Doğruluğuna kendisi tanık olan iddia
-
گر تو هستی آشنای جان من ** نیست دعوی گفت معنی لان من
- Eğer benim canıma âşina isen bilirsin ki şu manalı sözüm boş dâva değildir.
-
گر بگویم نیم شب پیش توام ** هین مترس از شب که من خویش توام
- Gece yarısında bile senin yanındayım; kendine gel... Geceleyin korkma; ben senin adamınım, hısmınım dersem,
-
این دو دعوی پیش تو معنی بود ** چون شناسی بانگ خویشاوند خود 3575
- Bu iki iddia da, eğer hısımlarının sesini tanırsan sence doğrudur.
-
پیشی و خویشی دو دعوی بود لیک ** هر دو معنی بود پیش فهم نیک
- Yanında olmak da, hısmın bulunmak da iddiadır ama iyi anlayan kişiye göre ikisi de mânadan ibarettir ve doğrudur.
-
قرب آوازش گواهی میدهد ** کاین دم از نزدیک یاری میجهد
- Sesinin yakından gelişi de şehadet eder ki bu nefes, bir sevgilinin yanından gelmekte.
-
لذت آواز خویشاوند نیز ** شد گوا بر صدق آن خویش عزیز
- Hısımların seslerindeki tat da o hısmın doğruluğuna şahittir.
-
باز بیالهام احمق کاو ز جهل ** مینداند بانگ بیگانه ز اهل
- Fakat Allah ilhamına mazhar olmayan ve bilgisizliğinden yabancı sesiyle akraba sesini birbirinden ayırt edemeyen ahmağa göre,
-
پیش او دعوی بود گفتار او ** جهل او شد مایهی انکار او 3580
- Bu adamın sözü dâvadan ibarettir. Bu ahmağın bilgisizliği, inkârına sebep olur.