تا همیگفت آن کلیله بیزبان ** چون سخن نوشد ز دمنه بیبیان
Dilsiz Dimne, Kelile’ye nasıl söz söyler? Söz söylemekten aciz Dinme, Kelile’ye meramını nasıl anlatırdı?
ور بدانستند لحن همدگر ** فهم آن چون کرد بینطقی بشر
Tutalım, bunlar, birbirlerinin sözlerini anladılar, söz söylemeden meramlarını ifade eden bu hayvanların ne demek istediklerini insan nasıl anlayabilir?
در میان شیر و گاو آن دمنه چون ** شد رسول و خواند بر هر دو فسون
Dimne, aslanla öküz arasında nasıl bir elçi oldu, ikisini de nasıl kandırdı?
چون وزیر شیر شد گاو نبیل ** چون ز عکس ماه ترسان گشت پیل3620
O akıllı öküz nasıl aslana vezir oldu. Fil ayın aksinden nasıl korktu?
این کلیله و دمنه جمله افتری است ** ور نه کی با زاغ لکلک را مری است
Bu Dimne ve Kelile hikâyesinin hepsi yalan. Yoksa karganın leylekle ne alışverişi olur,nasıl leylekle savaşır?” deme.
ای برادر قصه چون پیمانهای است ** معنی اندر وی مثال دانهای است
Kardeş, kıssa bir ölçeğe benzer, mana içindeki taneye.
دانهی معنی بگیرد مرد عقل ** ننگرد پیمانه را گر گشت نقل
Akıllı kişi taneyi alır, ölçek var mı, yok mu? Ona bakmaz.
ماجرای بلبل و گل گوش دار ** گر چه گفتی نیست آن جا آشکار
Aralarında sözden eser yok, fakat bülbülle gülün macerasına dinle!
سخن گفتن به زبان حال و فهم کردن آن
Hâl diliyle söz söyleyiş ve anlaşılması
ماجرای شمع با پروانه نیز ** بشنو و معنی گزین کن ای عزیز3625
Mumla pervanenin başından geçenleri duy, bunların manasına vâkıf ol güzelim.
گر چه گفتی نیست سر گفت هست ** هین ببالا پر مپر چون جغد پست
Aralarında bir söz yok ama sözün sırrı, manası var ya. Agâh ol, yücelere uç, baykuş gibi aşağılarda uçma.
گفت در شطرنج کاین خانهی رخ است ** گفت خانه از کجاش آمد بدست
Birisi “Burası satrançta ruh hanesi” demiş. Bu sözü duyan “O, evi nereden elde etmiş?”
خانه را بخرید یا میراث یافت ** فرخ آن کس کاو سوی معنی شتافت
Satın mı almış, yoksa mirasa mı konmuş?” diye sormuş. Ne mutlu mana anlayana!
گفت نحوی زید عمرا قد ضرب ** گفت چونش کرد بیجرمی ادب
Nahivcilerden biri “Zeyd, Amr’ı dövdü” diye bir misal getirmiş. Dinleyen “Suçu yokken neye dövmüş?
عمرو را جرمش چه بد کان زید خام ** بیگنه او را بزد همچون غلام3630
Amr’ın ne suçu varmış ki o çiğ Zeyd, onu köleler gibi suçsuz dövüyor?” der.
گفت این پیمانهی معنی بود ** گندمی بستان که پیمانه است رد
Nahivci, “Bu, mana ölçeğinden ibaret. Sen buğdayı almaya bak, ölçeğe lüzum yok.
زید و عمرو از بهر اعراب است و ساز ** گر دروغ است آن تو با اعراب ساز
Zeyd’le Amr, irap için kullanılan misallerde geçer, onlar yalan olsa bile sen irabı düzeltmeye çalış!” derse de,
گفت نه من آن ندانم عمرو را ** زید چون زد بیگناه و بیخطا
Öbürü “Ben onu, bunu bilmem. Zeyd, Amr’ı suçsuz, sebepsiz nasıl dövdü” deyince,
گفت از ناچار و لاغی بر گشود ** عمرو یک واو فزون دزدیده بود
Nahivci naçar kalır, alaya başlar: Amr, fazla olarak bir “V” çalmıştı.
زید واقف گشت دزدش را بزد ** چون که از حد برد او را حد سزد3635
Zeyd, anlayınca o hırsızı dövdü. Çünkü Amr, haddi aşmıştı, tabii haddini bildirmek lâzım!
پذیرا آمدن سخن باطل در دل باطلان
Bâtıl gönüllerin bâtıl sözü kabul etmesi
گفت اینک راست پذرفتم به جان ** کج نماید راست در پیش کجان
Bunun üzerine o adam “Hah, doğru... Şimdi bunu canla başla kabul ettim” der. Doğru bile eğrilere eğri görünür.
گر بگویی احولی را مه یکی است ** گویدت این دوست و در وحدت شکی است
Bir şaşıya “Ay birdir” desen “İkidir, bir olmasında şüphe var” der.
ور بر او خندد کسی گوید دو است ** راست دارد این سزای بد خو است
Birisi alay eder, güler ve “Sahi, iki” derse bu sözü doğru olarak kabul eder. Kötü huyun lâyığı budur.
بر دروغان جمع میآید دروغ ** الخبیثات الخبیثین زد فروغ
Yalancılar yalanla konuşurlar “Pis şeyler, pislere aittir” sözü ışık verip durmaktadır.
دل فراخان را بود دست فراخ ** چشم کوران را عثار سنگلاخ3640
Gönlü açık olanların elleri de açık olur. Körlerin taşlık erde düşmeleri de pek tabiîdir.