English    Türkçe    فارسی   

2
3703-3727

  • او میانجی شد میان دشمنان ** اتحادی شد میان پر زنان‏
  • Süleyman, düşmanlar arasında meyancılık etti, bütün kuşların arasında birlik husule geldi.
  • تو چو موری بهر دانه می‏دوی ** هین سلیمان جو چه می‏باشی غوی‏
  • Sen bir karıncaya benzersin, tane toplamak için koşup durmaktasın. Fakat behey azgın. Süleyman buracıkta, sen ne arıyorsun?
  • دانه جو را دانه‏اش دامی شود ** و آن سلیمان جوی را هر دو بود 3705
  • Tane arayana tane, tuzaktır. Fakat Süleyman arayan hem Süleyman’ı bulur, hem taneyi elde eder.
  • مرغ جانها را در این آخر زمان ** نیستشان از همدگر یک دم امان‏
  • Bu ahir zamanda kuşlara bir an bile birbirlerinden aman yoktur.
  • هم سلیمان هست اندر دور ما ** کاو دهد صلح و نماند جور ما
  • Devrimizde de Süleyman var, bizi sulha kavuşturur, zulmümüzü giderir.
  • قول إن من أمة را یاد گیر ** تا به إلا و خلا فیها نذیر
  • “Hiçbir ümmet yoktur ki aralarında bir korkutucu olmasın” ayetini oku.
  • گفت خود خالی نبوده ست امتی ** از خلیفه‏ی حق و صاحب همتی‏
  • Allah “ Hiçbir ümmet bulunamaz ki içlerinde bir Allah halifesi, bir himmet sahibi bulunmasın” dedi.
  • مرغ جانها را چنان یکدل کند ** کز صفاشان بی‏غش و بی‏غل کند 3710
  • O halife, onların gönüllerini o kadar birleştirir gibi saflıktan hiçbir gıllügışları kalmaz.
  • مشفقان گردند همچون والده ** مسلمون را گفت نفس واحده‏
  • Hepsini ana gibi birbirini esirger bir hale getirir. Onun için Müslümanlara “Tek bir nefis” demiştir.
  • نفس واحد از رسول حق شدند ** ور نه هر یک دشمن مطلق بدند
  • Onlar Allah Resulü yüzünden tek bir nefis oldular, yoksa her biri, öbürüne tam bir düşmandı.
  • برخاستن مخالفت و عداوت از میان انصار به برکات رسول صلی الله علیه و آله
  • Resul Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in yüzünden Ensarın arasındaki aykırılık ve düşmanlığın kalması
  • دو قبیله کاوس و خزرج نام داشت ** یک ز دیگر جان خون آشام داشت‏
  • Medinelilerin iki kabilesi vardı, birine Evs, öbürüne Hazrec denirdi. Âdeta bir kabile öbürünün kanına susamıştı.
  • کینه‏های کهنه‏شان از مصطفی ** محو شد در نور اسلام و صفا
  • Mustafa’nın yüzünden o eski kinleri İslâm ve sâflık nuruyla mahvoldu.
  • اولا اخوان شدند آن دشمنان ** همچو اعداد عنب در بوستان‏ 3715
  • Önce o düşmanlar, bağdaki üzümler gibi kardeş oldular.
  • و ز دم المؤمنون إخوة به پند ** در شکستند و تن واحد شدند
  • “Şüphe yok, söz bundan ibaret; Müminler kardeştir” nasihatiyle de, bu nefesle de kardeşliği bıraktılar, tek bir ten oldular.
  • صورت انگورها اخوان بود ** چون فشردی شیره‏ی واحد شود
  • Üzümlerin suretleri kardeştir. Fakat sıktın mı tek bir üzüm suyu olur.
  • غوره و انگور ضدانند لیک ** چون که غوره پخته شد شد یار نیک‏
  • Korukla üzüm birbirine zıttır ama koruk, olgunlaşınca güzelleşir, tatlılaşır, iyi bir dost olur.
  • غوره‏ای کاو سنگ بست و خام ماند ** در ازل حق کافر اصلیش خواند
  • Koruk halinde kalan üzüme Allah ezelden kâfir demiştir.
  • نه اخی نه نفس واحد باشد او ** در شقاوت نحس ملحد باشد او 3720
  • Değil kardeşim değil… Artık o tek bir nefis olamaz. Azgınlıkta menhus bir mülhitten ibarettir.
  • گر بگویم آن چه او دارد نهان ** فتنه‏ی افهام خیزد در جهان‏
  • Ondaki gizli şeyleri bir söylesem âlemde fikirler fitneye düşer, karmakarışık olur.
  • سر گبر کور نامذکور به ** دود دوزخ از ارم مهجور به‏
  • Kör gâvurun sırrının anılmaması daha iyi. Cehennem dumanın İrem bağından uzak oluşu daha hoş!
  • غوره‏های نیک کایشان قابل‏اند ** از دم اهل دل آخر یک دل‏اند
  • Ne de olsa üzüm olmaya kabiliyetli korukların gönülleri, ehli dilin nefesleriyle birdir.
  • سوی انگوری همی‏رانند تیز ** تا دویی برخیزد و کین و ستیز
  • Hepsi üzüm olmaya koşarsa, sonunda ikilik kalkar, kin ve savaş kalmaz.
  • پس در انگوری همی‏درند پوست ** تا یکی گردند و وحدت وصف اوست‏ 3725
  • Hepsi de üzüm olup derilerini yırtarlar da birleşirler, vasıfları da birlik olur.
  • دوست دشمن گردد ایرا هم دو است ** هیچ یک با خویش جنگی در نبست‏
  • Dost, düşman ikiliktedir. Fakat hiç, bir olan, kendisiyle savaşır mı?
  • آفرین بر عشق کل اوستاد ** صد هزاران ذره را داد اتحاد
  • Aferin, üstat Aklı Küll’e, yüz binlerce zerreye birlik bahşetti.