-
گفت خود خالی نبوده ست امتی ** از خلیفهی حق و صاحب همتی
- Allah “ Hiçbir ümmet bulunamaz ki içlerinde bir Allah halifesi, bir himmet sahibi bulunmasın” dedi.
-
مرغ جانها را چنان یکدل کند ** کز صفاشان بیغش و بیغل کند 3710
- O halife, onların gönüllerini o kadar birleştirir gibi saflıktan hiçbir gıllügışları kalmaz.
-
مشفقان گردند همچون والده ** مسلمون را گفت نفس واحده
- Hepsini ana gibi birbirini esirger bir hale getirir. Onun için Müslümanlara “Tek bir nefis” demiştir.
-
نفس واحد از رسول حق شدند ** ور نه هر یک دشمن مطلق بدند
- Onlar Allah Resulü yüzünden tek bir nefis oldular, yoksa her biri, öbürüne tam bir düşmandı.
-
برخاستن مخالفت و عداوت از میان انصار به برکات رسول صلی الله علیه و آله
- Resul Sallâllahu Aleyhi Ve Sellem’in yüzünden Ensarın arasındaki aykırılık ve düşmanlığın kalması
-
دو قبیله کاوس و خزرج نام داشت ** یک ز دیگر جان خون آشام داشت
- Medinelilerin iki kabilesi vardı, birine Evs, öbürüne Hazrec denirdi. Âdeta bir kabile öbürünün kanına susamıştı.
-
کینههای کهنهشان از مصطفی ** محو شد در نور اسلام و صفا
- Mustafa’nın yüzünden o eski kinleri İslâm ve sâflık nuruyla mahvoldu.
-
اولا اخوان شدند آن دشمنان ** همچو اعداد عنب در بوستان 3715
- Önce o düşmanlar, bağdaki üzümler gibi kardeş oldular.
-
و ز دم المؤمنون إخوة به پند ** در شکستند و تن واحد شدند
- “Şüphe yok, söz bundan ibaret; Müminler kardeştir” nasihatiyle de, bu nefesle de kardeşliği bıraktılar, tek bir ten oldular.
-
صورت انگورها اخوان بود ** چون فشردی شیرهی واحد شود
- Üzümlerin suretleri kardeştir. Fakat sıktın mı tek bir üzüm suyu olur.
-
غوره و انگور ضدانند لیک ** چون که غوره پخته شد شد یار نیک
- Korukla üzüm birbirine zıttır ama koruk, olgunlaşınca güzelleşir, tatlılaşır, iyi bir dost olur.
-
غورهای کاو سنگ بست و خام ماند ** در ازل حق کافر اصلیش خواند
- Koruk halinde kalan üzüme Allah ezelden kâfir demiştir.
-
نه اخی نه نفس واحد باشد او ** در شقاوت نحس ملحد باشد او 3720
- Değil kardeşim değil… Artık o tek bir nefis olamaz. Azgınlıkta menhus bir mülhitten ibarettir.
-
گر بگویم آن چه او دارد نهان ** فتنهی افهام خیزد در جهان
- Ondaki gizli şeyleri bir söylesem âlemde fikirler fitneye düşer, karmakarışık olur.
-
سر گبر کور نامذکور به ** دود دوزخ از ارم مهجور به
- Kör gâvurun sırrının anılmaması daha iyi. Cehennem dumanın İrem bağından uzak oluşu daha hoş!
-
غورههای نیک کایشان قابلاند ** از دم اهل دل آخر یک دلاند
- Ne de olsa üzüm olmaya kabiliyetli korukların gönülleri, ehli dilin nefesleriyle birdir.
-
سوی انگوری همیرانند تیز ** تا دویی برخیزد و کین و ستیز
- Hepsi üzüm olmaya koşarsa, sonunda ikilik kalkar, kin ve savaş kalmaz.
-
پس در انگوری همیدرند پوست ** تا یکی گردند و وحدت وصف اوست 3725
- Hepsi de üzüm olup derilerini yırtarlar da birleşirler, vasıfları da birlik olur.
-
دوست دشمن گردد ایرا هم دو است ** هیچ یک با خویش جنگی در نبست
- Dost, düşman ikiliktedir. Fakat hiç, bir olan, kendisiyle savaşır mı?
-
آفرین بر عشق کل اوستاد ** صد هزاران ذره را داد اتحاد
- Aferin, üstat Aklı Küll’e, yüz binlerce zerreye birlik bahşetti.
-
همچو خاک مفترق در رهگذر ** یک سبوشان کرد دست کوزهگر
- Yerde topak, topak dağınık topraklara benzerlerken testici, hepsini de birleştirdi, bir testi yaptı.
-
که اتحاد جسمهای آب و طین ** هست ناقص جان نمیماند بدین
- Gerçi suyla toprağın birleşmesi, nakıstır, can, buna benzemez.
-
گر نظایر گویم اینجا در مثال ** فهم را ترسم که آرد اختلال 3730
- Fakat burada apaçık bir misal getirsem korkarım aklın karışır.
-
هم سلیمان هست اکنون لیک ما ** از نشاط دور بینی در عما
- Süleyman şimdi de var ama biz uzağı görme neşesiyle onu göremiyoruz.
-
دور بینی کور دارد مرد را ** همچو خفته در سرا کور از سرا
- Uzağa bakış, insanı kör eder. Sarayda uyuyanın sarayı görmediği gibi.
-
مولعیم اندر سخنهای دقیق ** در گرهها باز کردن ما عشیق
- Biz ince sözlere dalmışız, onlarla uğraşıp duruyoruz. Düğümleri çözme sevdasına tutulmuşuz.