-
گر و را مغزی بدی اشکستنش ** خود نبودی نقص الا بر تنش
- Zaten beyni bile olsaydı o kırılmakta, o helâk olmakla ancak bedeni zail olur, ruhu kalırdı.
-
گفت عیسی چون شتابش کوفتی ** گفت ز آن رو که تو زو آشوفتی
- İsa aslana ,”Neden derhal onu paraladın?” dedi. Aslan, ”Sen ondan sıkılmış, perişan bir hale gelmiştin de ondan “ diye cevap verdi.
-
گفت عیسی چون نخوردی خون مرد ** گفت در قسمت نبودم رزق خورد
- İsa, “O halde niçin kanını içmedin?” deyince de dedi ki: “O benim rızkım değildi. Bana nasip olmamıştı.”
-
ای بسا کس همچو آن شیر ژیان ** صید خود ناخورده رفته از جهان
- Nice kişiler vardır ki, o kükremiş aslan gibi avını yemeden dünyadan gitmiştir.
-
قسمتش کاهی نه و حرصش چو کوه ** وجه نه و کرده تحصیل وجوه 465
- Kısmeti bir saman çöpü bile değilken hırsı dağ kadar. Allah’a yüzü yok. Âlem yanında kadir kıymet kazanmış!
-
ای میسر کرده بر ما در جهان ** سخره و بیگار ما را وارهان
- Ey bize güç şeyleri kolaylaştıran Allah! Bizi abes ve boş şeylerden kurtar.
-
طعمه بنموده به ما و آن بوده شست ** آن چنان بنما به ما آن را که هست
- Bize rızık diye gösterdin, hâlbuki tuzakmış. Bize her şeyi olduğu gibi göster.
-
گفت آن شیر ای مسیحا این شکار ** بود خالص از برای اعتبار
- O aslan ,”Ey Mesih, bu avlanma ancak ibret içindi.
-
گر مرا روزی بدی اندر جهان ** خود چه کاراستی مرا با مردگان
- Eğer benim dünyada rızkım olsaydı ölülerle ne işim vardı, nasıl olurdu da ölürdüm?
-
این سزای آن که یابد آب صاف ** همچو خر در جو بمیزد از گزاف 470
- Fakat berrak suyu bulup da eşek gibi içine işeyenin lâyığı budur.
-
گر بداند قیمت آن جوی خر ** او بجای پا نهد در جوی سر
- Eşek o ırmağın kadrini bilse ayağını sokacağı yerde başını kaldırırdı.
-
او بیابد آن چنان پیغمبری ** میر آبی زندگانی پروری
- Hayat veren bir suya sahip öyle bir peygamber bulur da,
-
چون نمیرد پیش او کز امر کن ** ای امیر آب ما را زنده کن
- “Ey Âbıhayat sahibi, bizi, ol, emriyle dirilt.” Deyip nasıl ölmez?” dedi.
-
هین سگ نفس ترا زنده مخواه ** کاو عدوی جان تست از دیرگاه
- Sen de kendine gel, köpek nefsini diriltmeyi isteme. Çünkü o nice zamandır senin düşmanındır.
-
خاک بر سر استخوانی را که آن ** مانع این سگ بود از صید جان 475
- Bu köpeği can avından alıkoyan kemiğin başına toprak!
-
سگ نهای بر استخوان چون عاشقی ** دیوچهوار از چه بر خون عاشقی
- Köpek değilsen neden kemiğe âşıksın, sülük gibi neden kanı seviyorsun?
-
آن چه چشم است آن که بیناییش نیست ** ز امتحانها جز که رسواییش نیست
- O ne biçim gözdür ki görmez, sınamalarda ancak rüsvay olur!
-
سهو باشد ظنها را گاه گاه ** این چه ظن است این که کور آمد ز راه
- Zanlarda bazen hata olur; fakat bu ne biçim zandır ki yoldan kör olarak gelmektedir!
-
دیده آ بر دیگران نوحهگری ** مدتی بنشین و بر خود میگری
- Ey başkalarına ağlayan göz, gel, bir müddetçik otur da kendine ağla!
-
ز ابر گریان شاخ سبز و تر شود ** ز آنکه شمع از گریه روشنتر شود 480
- Dal, ağlayan buluttan yeşerir, tazeleşir. Çünkü mum, ağlamakla daha aydın bir hale gelir.
-
هر کجا نوحه کنند آن جا نشین ** ز آنکه تو اولیتری اندر حنین
- Nerde ağlıyorlarsa orda otur, çünkü sen, ağlamaya daha lâyıksın!
-
ز آن که ایشان در فراق فانیاند ** غافل از لعل بقای کانیاند
- EKSIK
-
ز آن که بر دل نقش تقلید است بند ** رو به آب چشم بندش را برند
- Çünkü gönülde taklit nakşı var; yürü bendini gözyaşıyla yık!
-
ز آن که تقلید آفت هر نیکویی است ** که بود تقلید اگر کوه قوی است
- Taklit, her iyiliğin afetidir. Sağlam bir dağ bile hakikatte samandan ibarettir.
-
گر ضریری لمترست و تیز خشم ** گوشت پارهش دان چو او را نیست چشم 485
- Köre; kuvvetli ve tez kızar olsa bile bir et parçasıdır, gözü yok!