-
چون مگس حاضر شود در هر طعام ** از وقاحت بیصلا و بیسلام
- Kötü ve çirkin huyu yüzünden sinek gibi çağrılmadan selâmsız, sabahsız her yemeğe konmada.
-
پیش او هیچ است لوت شصت کس ** کر کند خود را اگر گوییش بس
- Altmış kişinin yemeği ona yetişmiyor. Ne kadar söylesek vurdumduymazlıktan geliyor.
-
مرد زندان را نیاید لقمهای ** ور به صد حیلت گشاید طعمهای
- Yüzlerce hileli tedbirlerle sofraya oturdu mu zindandakilere bir lokma bile kalmıyor.
-
در زمان پیش آید آن دوزخ گلو ** حجتش این که خدا گفتا کلوا 620
- Sofra serildi mi o cehennem boğazlı herif hemen gelip oturuyor. Delili de şu: Allah, yiyin dedi!
-
زین چنین قحط سه ساله داد داد ** ظل مولانا ابد پاینده باد
- Üç yıllık kıtlığa benzeyen bu adamdan elaman. Efendimizin ömrü ebedî olsun!
-
یا ز زندان تا رود این گاومیش ** یا وظیفه کن ز وقفی لقمهایش
- Ya bu sığırı zindandan defolup gitsin yahut doyması için vakıftan bir maaş tayin edilsin.
-
ای ز تو خوش هم ذکور و هم اناث ** داد کن المستغاث المستغاث
- Ey hem erkeğin, hem kadının memnuniyetini kazanan, bize imdat eyle imdat!”
-
سوی قاضی شد وکیل با نمک ** گفت با قاضی شکایت یک به یک
- Tatlı sözlü vekil, Kadı’nın yanına gelip halkın şikâyetlerini bir, bir anlattı.
-
خواند او را قاضی از زندان به پیش ** پس تفحص کرد از اعیان خویش 625
- Kadı, o adamı zindandan çağırttı. Kendi adamlarından da işi tahkik etti.
-
گشت ثابت پیش قاضی آن همه ** که نمودند از شکایت آن رمه
- Zindandakilerin şikâyetlerinde haklı olduklarını anladı.
-
گفت قاضی خیز از این زندان برو ** سوی خانهی مردهریگ خویش شو
- “ Hemen zindandan git; sahipsiz kalası herif, var evine yıkıl!” dedi.
-
گفت خان و مان من احسان تست ** همچو کافر جنتم زندان تست
- Herif dedi ki: “ Benim evim, barkım, senin ihsanından ibaret. Kâfir gibi, zindanın bana cennettir.
-
گر ز زندانم برانی تو به رد ** خود بمیرم من ز تقصیری و کد
- Eğer beni zindandan sürersen yoksulluktan, ihtiyaçtan öldüm gitti!
-
همچو ابلیسی که میگفت ای سلام ** رب أنظرنی إلی یوم القیام 630
- İblis gibi, Yarabbi, beni kıyamete kadar yaşat.
-
کاندر این زندان دنیا من خوشم ** تا که دشمن زادگان را میکشم
- Ben bu dünya zindanında rahatım. Beni yaşat da düşmanımın evlâdını tepeleyeyim.
-
هر که او را قوت ایمانی بود ** و ز برای زاد ره نانی بود
- Kimin imandan nasibi varsa, kimin yol için bir lokma ekmeği mevcutsa,
-
میستانم گه به مکر و گه به ریو ** تا بر آرند از پشیمانی غریو
- Ondan, o azığı, o ekmeği gâh hile, gâh hud’a ile alayım da pişmanlıktan feryada başlasın.
-
گه به درویشی کنم تهدیدشان ** گه به زلف و خال بندم دیدشان
- Onları bazen yoksullukla korkutayım, bazen güzelliğin saçlarıyla, benleriyle gözlerini bağlayayım, dedi.
-
قوت ایمانی در این زندان کم است ** وان که هست از قصد این سگ در خم است 635
- Bu zindanda iman azığı azdır. Bu azığa sahip olanlar da köpeğin korkusundan ıstırap içindedir.
-
از نماز و صوم و صد بیچارگی ** قوت ذوق آید برد یک بارگی
- Namazdan, oruçtan, yüz türlü çaresizlikten meydana gelen zevk azığını da gelip birden alır, götürüverir.
-
أستعیذ الله من شیطانه ** قد هلکنا آه من طغیانه
- Allah Şeytanından Allah’a sığınırım; ah, onun azgınlığından helâk olup gittik!
-
یک سگ است و در هزاران میرود ** هر که در وی رفت او او میشود
- Bir köpek ama binlerce kişiye saldırmada, kime saldırır, kimin kanına girerse o adam da Şeytan kesiliverir.
-
هر که سردت کرد میدان کاو در اوست ** دیو پنهان گشته اندر زیر پوست
- Kim seni haktan, hakikatten soğutursa bil ki Şeytan o adamın içindedir. Derisinin altında gizlenmiştir.
-
چون نیابد صورت آید در خیال ** تا کشاند آن خیالت در وبال 640
- Böyle bir adamın içine girip, böyle bir adamın suretine bürünüp seni aldatmazsa hayaline girer de seni o hayalle kötülüğe sevk eder.
-
گه خیال فرجه و گاهی دکان ** گه خیال علم و گاهی خان و مان
- Seni gâh gezip eğlenme, gâh dükkân açıp alışveriş etme, gâh ilim öğrenme, gâh ev bark kurup çoluk çocuk sahibi olma hayallerine düşürür.