English    Türkçe    فارسی   

2
779-803

  • گفت کاری کرد کان عار وی است ** کشتمش کان خاک ستار وی است‏
  • Adam “ Çok ayıp bir iş işledi, bende onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün” diye cevap verdi.
  • گفت آن کس را بکش ای محتشم ** گفت پس هر روز مردی را کشم‏ 780
  • Kınayan “Be adam, ananı öldüreceğine o kişiyi öldürseydin” deyince dedi ki: “Her gün başka birisini mi öldüreyim?
  • کشتم او را رستم از خونهای خلق ** نای او برم به است از نای خلق‏
  • Onu öldürdüm, halkın kanına girmekten kurtuldum; halkın boğazını keseceğime onu boğazladım, bu daha iyi!”
  • نفس تست آن مادر بد خاصیت ** که فساد اوست در هر ناحیت‏
  • O kötü huylu ana, fesadı her tarafta zahir olan nefsindir.
  • هین بکش او را که بهر آن دنی ** هر دمی قصد عزیزی می‏کنی‏
  • Her an onun için bir azize kastedip duruyorsun; kendine gel, onu öldür!
  • از وی این دنیای خوش بر تست تنگ ** از پی او با حق و با خلق جنگ‏
  • Onun yüzünden bu güzel dünya sana dar geliyor. Onun yüzünden Allah ile de savaşıyorsun, halkla da.
  • نفس کشتی باز رستی ز اعتذار ** کس ترا دشمن نماند در دیار 785
  • Nefsini öldürürsen özür serdetmeden kurtulursun, ülkede hiçbir düşmanın olmaz.
  • گر شکال آرد کسی بر گفت ما ** از برای انبیا و اولیا
  • Bir kimse peygamberlerle velileri düşünüp sözümüzden şüpheye düşer.
  • کانبیا را نه که نفس کشته بود ** پس چراشان دشمنان بود و حسود
  • “Peygamberlerin nefisleri helâk olmamış mıydı? Onların neden düşmanları vardı, onlara niye haset ediyorlardı?” derse,
  • گوش کن تو ای طلب‏کار صواب ** بشنو این اشکال و شبهت را جواب‏
  • Ey doğru söz arayan, kulağını aç! Bu şüpheye, bu tereddüde vereceğimiz cevap şu:
  • دشمن خود بوده‏اند آن منکران ** زخم بر خود می‏زدند ایشان چنان‏
  • O münkirler, kendilerinin düşmanlarıydı; onlar kendilerini yaralıyorlardı.
  • دشمن آن باشد که قصد جان کند ** دشمن آن نبود که خود جان می‏کند 790
  • Düşman, ona derler ki cana kastetsin. Kendi kendisine can çekişene düşman demezler.
  • نیست خفاشک عدوی آفتاب ** او عدوی خویش آمد در حجاب‏
  • Yarasacağız, güneşin düşmanı değildir, hicaba girmiş, kendi kendisine düşman olmuştur.
  • تابش خورشید او را می‏کشد ** رنج او خورشید هرگز کی کشد
  • Güneşin ziyası onu öldürür; fakat güneş, yarasanın zahmetini hiç çeker mi, yarasa güneşe bir kötülükte bulunabilir mi?
  • دشمن آن باشد کز او آید عذاب ** مانع آید لعل را از آفتاب‏
  • Düşman, ona derler ki ondan bir azap, bir eziyet gelsin; kabiliyeti olan taşın güneş tesiriyle lâl olmasına mümanaat etsin!
  • مانع خویشند جمله‏ی کافران ** از شعاع جوهر پیغمبران‏
  • Halbuki kâfirlerin hepsi de peygamberlerin cevherlerindeki ziyadan kendilerini men ederler.!
  • کی حجاب چشم آن فردند خلق ** چشم خود را کور و کژ کردند خلق‏ 795
  • Halk, nasıl olur da o tek kişinin gözüne perde olur? Bilâkis kendi gözlerini kör eder, kendi gözlerini kötü bir hale sokarlar.
  • چون غلام هندویی کاو کین کشد ** از ستیزه‏ی خواجه خود را می‏کشد
  • Efendisiyle inada girişip kinlenerek kendisini öldüren Arap köle gibi!
  • سر نگون می‏افتد از بام سرا ** تا زیانی کرده باشد خواجه را
  • Köle, sahibine ziyan vermek için kendisini damdan baş aşağı yere atar, helâk olup gider!
  • گر شود بیمار دشمن با طبیب ** ور کند کودک عداوت با ادیب‏
  • Hasta, doktora düşman olmuş; çocuk, kendisini terbiye edene düşmanlık beslemiş;( zarar kime?)!
  • در حقیقت ره زن جان خودند ** راه عقل و جان خود را خود زدند
  • Hakikatte hasta da, çocuk da kendi yolunu vurmakta, kendi akıl ve canının yolunu kesmektedir.
  • گازری گر خشم گیرد ز آفتاب ** ماهیی گر خشم می‏گیرد ز آب‏ 800
  • Bez yıkayan, güneşe kızar; balık, denize hiddet ederse,
  • تو یکی بنگر که را دارد زیان ** عاقبت که بود سیاه اختر از آن‏
  • Bir bak, ziyanı kime? Sonunda bu kızgınlık yüzünden kimin bahtı kararır?
  • گر ترا حق آفریند زشت رو ** هان مشو هم زشت رو هم زشت خو
  • Allah seni çirkin yarattıysa kendine gel de bari hem yüzü çirkin, hem huyu çirkin olma!
  • ور برد کفشت مرو در سنگلاخ ** ور دو شاخ استت مشو تو چار شاخ‏
  • Ayakkabın olsa bile taşlığa gitme. İki boynuzun varsa dört boynuzlu olma!