-
منبر و محراب سازم بهر تو ** در محبت قهر من شد قهر تو
- Senin için minberler, mihraplar kurdururum. Ben, seni öyle seviyorum ki senin kahrın, benim demektir.
-
نام تو از ترس پنهان میگوند ** چون نماز آرند پنهان میشوند
- Şimdi adını korkudan gizlice söylüyorlar, namaz kılacakları zaman gizleniyorlar.
-
از هراس وترس کفار لعین ** دینت پنهان میشود زیر زمین
- Melûn kâfirlerin korkusundan dinin mağaralarda gizli kalıyor ya...
-
من مناره پر کنم آفاق را ** کور گردانم دو چشم عاق را 1205
- Bütün âlemi minarelerle dolduracağım, âsilerin gözlerini kör edeceğim ben.
-
چاکرانت شهرها گیرند و جاه ** دین تو گیرد ز ماهی تا به ماه
- Kulların şehirler alacak, mevkiler bulacak…
-
تا قیامت باقیش داریم ما ** تو مترس از نسخ دین ای مصطفی
- Dinin balıktan aya kadar her tarafı kaplayacak.
-
ای رسول ما تو جادو نیستی ** صادقی همخرقهی موسیستی
- Ey Peygamberimiz, sen sihirbaz değilsin, doğrusun… Sen de Musa’nın giydiği elbiseyi giymişsin, sen de onun gibi bir peygambersin.
-
هست قرآن مر تو را همچون عصا ** کفرها را در کشد چون اژدها
- Kur’an’ın, Musa’nın asâsına benzer küfürleri ejderha gibi sömürüp yutar.
-
تو اگر در زیر خاکی خفتهای ** چون عصایش دان تو آنچ گفتهای 1210
- Sen, toprak altında uyursun ama o tertemiz söz asa gibi her şeye agâhtır.
-
قاصدان را بر عصایش دست نی ** تو بخسپ ای شه مبارک خفتنی
- Kast edenlerin elleri o asaya ulaşamaz. Uyu ey padişah, uyu… Uykun mübarek olsun!
-
تن بخفته نور تو بر آسمان ** بهر پیکار تو زه کرده کمان
- Bedenin uyur ama nurun göklere ağar, düşmanlarını kahretmek için okunu kur, yayını ger.
-
فلسفی و آنچ پوزش میکند ** قوس نورت تیردوزش میکند
- Felsefeci, aleyhine söylenmeye yeltenir ama nurunun oku ağzını oklar, onu susturur.”
-
آنچنان کرد و از آن افزون که گفت ** او بخفت و بخت و اقبالش نخفت
- Hakikaten de öyle oldu, hatta bu vaatten de üstün şeyler vücuda geldi. O uyudu, fakat bahtı, ikbali uyumadı.
-
جان بابا چونک ساحر خواب شد ** کار او بی رونق و بیتاب شد 1215
- Babalarının canı yavrularım, sihirbaz uyudu mu işinin parlaklığı gider, sihrinin tesiri kalmaz.”
-
هر دو بوسیدند گورش را و تفت ** تا بمصر از بهر آن پیگار زفت
- Bu sözleri duyup uyandılar, ikisi de kabri öpüp o ulu savaş için Mısır’a hareket ettiler.
-
چون به مصر از بهر آن کار آمدند ** طالب موسی و خانهی او شدند
- Mısır’a varınca Musa’yı, Musa’nın evini aramaya başladılar.
-
اتفاق افتاد کان روز ورود ** موسی اندر زیر نخلی خفته بود
- Onların Mısır’a geldikleri gün de Musa, tesadüfen bir hurma ağacının altında uyumaktaydı.
-
پس نشان دادندشان مردم بدو ** که برو آن سوی نخلستان بجو
- Sordukları adamlar onlara “Varın hurmalıkta arayın” dediler.
-
چون بیامد دید در خرمابنان ** خفتهای که بود بیدار جهان 1220
- Hurmalığa geldikleri zaman bir de baktılar ki hurma fidanlarının dibinde bir uyuyan var, fakat cihanın uyanığı!
-
بهر نازش بسته او دو چشم سر ** عرش و فرشش جمله در زیر نظر
- Naz ederek baş gözlerini yummuş ama arş da gözlerinin önünde, ferş de!
-
ای بسا بیدارچشم و خفتهدل ** خود چه بیند دید اهل آب و گل
- Gözleri açık, fakat gönlü uykuda nice adamlar var… Zaten su ve toprak ehli olanın gözü ne görebilir ki?
-
آنک دل بیدار دارد چشم سر ** گر بخسپد بر گشاید صد بصر
- Fakat gönlü uyanık olanın baş gözü uyusa bile gönlünde yüzlerce göz açılır.
-
گر تو اهل دل نهای بیدار باش ** طالب دل باش و در پیکار باش
- Gönül ehli değilsen uyanık ol, uyuma. Bir gönül iste, mücadeleye giriş.
-
ور دلت بیدار شد میخسپ خوش ** نیست غایب ناظرت از هفت و شش 1225
- Gönlün uyandı mı güzelce uyu. Gayri gözünden ne yedi kat gök kaybolur, ne altı cihet!
-
گفت پیغامبر که خسپد چشم من ** لیک کی خسپد دلم اندر وسن
- Peygamber, “Gözüm uyur ama kalbim nasıl uyur, buna imkân mı var?” dedi.