حرف حکمت خور که شد نور ستیر ** ای تو نور بیحجب را ناپذیر
Ey hicapsız nurları kabul etmeye istidadı olmayan kişi, hiç olmazsa harflerde gizlenmiş bir nur olan hikmet sözlerini duy, onları ye!
تا پذیرا گردی ای جان نور را ** تا ببینی بیحجب مستور را
Böyle böyle o hicapsız nuru da kabul etmeye istidat kazanır, gizli nuru da hicapsız olarak görürsün.
چون ستاره سیر بر گردون کنی ** بلک بی گردون سفر بیچون کنی
Bu suretle yıldız gibi felekte seyreder, hatta felekten hariç keyfiyetsiz seferlere düşersin!
آنچنان کز نیست در هست آمدی ** هین بگو چون آمدی مست آمدی
Yokluktan varlığa geldin ya… Kendine gel, geldin ama nasıl geldin Sarhoşça… Hiç kendinden haberin yok!
راههای آمدن یادت نماند ** لیک رمزی بر تو بر خواهیم خواند1290
Geldiğin yollar aklında bile kalmadı. Fakat biz yine sana bir remiz söyleyecek, bir şey hatırlatacağız.
هوش را بگذار وانگه هوشدار ** گوش را بر بند وانگه گوش دار
Bu aklı terk et de hakikî akla ulaş. Bu kulağı tıka da hakikî kulak kesil!
نه نگویم زانک خامی تو هنوز ** در بهاری تو ندیدستی تموز
Hayır hayır… Söyleyeceğim, çünkü henüz hamsın sen. Daha ilkbahardasın, Temmuzu görmedin bile!
این جهان همچون درختست ای کرام ** ما برو چون میوههای نیمخام
Ey ulular, bu cihan bir ağaca benzer; biz de bu âlemdeki yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz.
سخت گیرد خامها مر شاخ را ** زانک در خامی نشاید کاخ را
Ham meyveler, daha iyice yapışmıştır, oradan kolay kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya lâyık değildir ki.
چون بپخت و گشت شیرین لبگزان ** سست گیرد شاخها را بعد از آن1295
Fakat oldu da tatlılaştı, dudağı ısırır bir hale geldi mi artık dallara iyi yapışmaz, hemen düşüverir.
چون از آن اقبال شیرین شد دهان ** سرد شد بر آدمی ملک جهان
O baht ve ikbal yüzünden adamın ağzı tatlılaştı mı insana bütün cihan mülkü soğuk gelir.
سختگیری و تعصب خامی است ** تا جنینی کار خونآشامی است
Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde taassup göstermek hamlıktır. Sen ana karnında çocuk halindeyken işin gücün ancak kan içmeden ibarettir.
چیز دیگر ماند اما گفتنش ** با تو روح القدس گوید بی منش
Söylenecek bir şey daha kaldı ama ben söylemeyeceğim, sana onu Ruhulkudüs bensiz söylesin.
نه تو گویی هم بگوش خویشتن ** نه من ونه غیرمن ای هم تو من
Hayır hayır… Ruhulkudüs değil, sen kendin, kendi kulağına söylersin… Orada hakikatte ne ben varım, ne benden başkası, sen de bensin zaten canım efendim!
همچو آن وقتی که خواب اندر روی ** تو ز پیش خود به پیش خود شوی1300
Bu rüyaya benzer. Uykuya daldın mı kendinden geçer, fakat yine kendinden kendine gelmiş olursun.
بشنوی از خویش و پنداری فلان ** با تو اندر خواب گفتست آن نهان
Kendini duyar, dinler de senden başka gizli bir adam rüyada sana söz söylüyor sanırsın.
تو یکی تو نیستی ای خوش رفیق ** بلک گردونی ودریای عمیق
A güzelim yoldaşım, sen alelâde tek bir adam değilsin ki. Sen bir âlemsin, sen bir derin denizsin.
آن تو زفتت که آن نهصدتوست ** قلزمست وغرقه گاه صد توست
O senin muazzam varlığın yok mu. O belki dokuz yüz kattır. O, dibi, kıyısı bulunmayan bir denizdir, yüzlerce âlem, o denize dalar gark olup gider.
خود چه جای حد بیداریست و خواب ** دم مزن والله اعلم بالصواب
Zaten burası ne uyanıklık yeri, ne uyku yeri. Buradan bahsetme, Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
دم مزن تا بشنوی از دم ز نان ** آنچ نامد در زبان و در بیان1305
Bahsetme de asıl bu âlemden bahse muktedir olanlardan dile gelmez, söze sığmaz bahisler işit!
دم مزن تا بشنوی زان آفتاب ** آنچ نامد درکتاب و در خطاب
Bahsetme de o güneşten kitaba yazılmaz, hitaba girmez sözler duy!
دم مزن تا دم زند بهر تو روح ** آشنا بگذار در کشتی نوح
Bahsetme de sana bu âlemden ruhun bahsetsin… Nuh’un gemisinde yüzgeçlik bahsini bırak!
همچو کنعان کشنا میکرد او ** که نخواهم کشتی نوح عدو
Bu bahse girersen Kenan’a benzersin. Bana düşman olan Nuh’un gemisini istemem diye o da yüzmeye girişmişti.
هی بیا در کشتی بابا نشین ** تا نگردی غرق طوفان ای مهین
Nuh, ona “Hey, gel, babanın gemisine gir de behey aşağılık oğul, tufana gark olma” demişti.
گفت نه من آشنا آموختم ** من بجز شمع تو شمع افروختم1310
O, “Hayır, ben yüzme öğrendim. Senin mumundan başka bir mum yaktım” diye cevap verdi.