English    Türkçe    فارسی   

3
1635-1659

  • گفت آن درویش یا رب با تو من ** عهد کردم زین نچینم در زمن 1635
  • Allah’a “Yarabbi seninle ahdım olsun. Bu ağaçlardan meyve toplamayayım.
  • جز از آن میوه که باد انداختش ** من نچینم از درخت منتعش
  • Rüzgârla yere düşen meyvelerden başka hiçbir meyve yemeyeyim, elimi hiçbir dala uzatmayayım.” dedi.
  • مدتی بر نذر خود بودش وفا ** تا در آمد امتحانات قضا
  • Bir müddet nezrine vefa etti. Fakat nihayet kaza ve kaderin imtihanları çıkageldi.
  • زین سبب فرمود استثنا کنید ** گر خدا خواهد به پیمان بر زنید
  • Bu yüzden, sözlerinizde daima inşallah deyin, ahitlerinizde de Allah dilerse sözünü söyleyin.
  • هر زمان دل را دگر میلی دهم ** هرنفس بر دل دگر داغی نهم
  • Çünkü ben, gönle her zaman başka bir meyil verir, her an gönle başka bir dağ vururum.
  • کل اصباح لنا شان جدید ** کل شیء عن مرادی لا یحید 1640
  • Biz her sabah yeni bi işte, yeni bir güçteyiz. Her şey, bizim dileğimize göre meydana gelir denmiştir.
  • در حدیث آمد که دل همچون پریست ** در بیابانی اسیر صرصریست
  • Hadiste “ Gönül, ovada rüzgârlara tabi bir tüy benzer.
  • باد پر را هر طرف راند گزاف ** گه چپ و گه راست با صد اختلاف
  • Rüzgâr, tüyü her tarafa uçurur, gâh sola, gâh sağa götürür durur.” denmektedir.
  • در حدیث دیگر این دل دان چنان ** کب جوشان ز آتش اندر قازغان
  • Başka bir hadiste de denmiştir ki: “ Bu gönlü ateş üstündeki kazanda kaynayan bir su bil!”
  • هر زمان دل را دگر رایی بود ** آن نه از وی لیک از جایی بود
  • Gönlün her an başka bir dileği vardır. Fakat bu dilek kendisinden değildir, başka bir yerdendir.
  • پس چرا آمن شوی بر رای دل ** عهد بندی تا شوی آخر خجل 1645
  • Şu halde gönlün reyine, gönlün dileğine neden emin olur da ahdeder, sonunda da pişman olur, nedamete düşersin?
  • این هم از تاثیر حکمست و قدر ** چاه می‌بیینی و نتوانی حذر
  • Fakat bu yine de Allah’ın hükmündendir. Allah’ın takdiridir. Kuyuyu görürsün de çekinmeye kudretin olmaz.
  • نیست خود ازمرغ پران این عجب ** که نبیند دام و افتد در عطب
  • Uçan kuşun tuzağı görmeyip hapse düşmesine taaccüp edilmez ki.
  • این عجب که دام بیند هم وتد ** گر بخواهد ور نخواهد می‌فتد
  • Şaşılacak şey şudur: Hem tuzağı görür, hem mıhı görür de yine sonunda ister istemez o tuzağa düşer!
  • چشم باز و گوش باز و دام پیش ** سوی دامی می‌پرد با پر خویش
  • Gözü açık kulağı açık, tuzak önde… Yine de kendi kanadıyla tuzağa doğru uçar!
  • تشبیه بند و دام قضا به صورت پنهان به اثر پیدا
  • Kaza ve kader tuzağının eseri görünen, kendisi görünmeyen bir şeye benzemesi
  • بینی اندر دلق مهتر زاده‌ای ** سر برهنه در بلا افتاده‌ای 1650
  • Bir kişizade görürsün… Çula, çuvala bürünmüş, baş açık, belâlara uğramış.
  • در هوای نابکاری سوخته ** اقمشه و املاک خود بفروخته
  • Bir kahpenin sevdasıyla yanıp tutuşuyor. Elbiselerini, malını, mülkünü sarmış.
  • خان و مان رفته شده بدنام و خوار ** کام دشمن می‌رود ادبیروار
  • Elindeki, avucundaki gitmiş, adı kötüye çıkmış hor hakir bir hale gelmiş, düşmanlarının isteği gibi tepesi üstüne yuvarlanıp gidiyor!
  • زاهدی بیند بگوید ای کیا ** همتی می‌دار از بهر خدا
  • Adamcağız bir zahit gördü mü “Ey ulu, Allah için bana bir himmet et.
  • کاندرین ادبار زشت افتاده‌ام ** مال و زر و نعمت از کف داده‌ام
  • Bu aşağılık ve kötü sevdaya düştüm, elimdeki maldan, altından, nimetten oldum.
  • همتی تا بوک من زین وا رهم ** زین گل تیره بود که بر جهم 1655
  • Bir himmet et, belki bu dertten kurtulur, bu kara balçıktan sıçrar, çıkarmı der”.
  • این دعا می‌خواهد او از عام و خاص ** کالخلاص و الخلاص و الخلاص
  • Halktan da dua etmelerini istemektedir. İleri gelenlerden de..“ Aman, beni kurtarın, kurtarın, kurtarın!” demektedir.
  • دست باز و پای باز و بند نی ** نه موکل بر سرش نه آهنی
  • Eli de açık, ayağı da. Ne onu bağlamışlar, ne başında bir adam var, ne ayağın da bukağı!
  • از کدامین بند می‌جویی خلاص ** وز کدامین حبس می‌جویی مناص
  • A adam, hangi bağdan kurtulmak istiyor, hangi hapisten kaçmak diliyorsun?
  • بند تقدیر و قضای مختفی ** کی نبیند آن بجز جان صفی
  • Hangi bağdan olacak? Tertemiz ruhtan başka kimsenin göremediği takdir bağından gizli olan kaza bağından!