-
خواب و بیداریت آن دان ای عضد ** که ببیند خفته کو در خواب شد
- Suretle kaim olan bu cihan hakkında da Peygamber, uyuyanın gördüğü bir rüya dedi.
-
او گمان برده که این دم خفتهام ** بیخبر زان کوست درخواب دوم
- Sen, bu sözü taklit yoluyla kabul ettin, fakat salikler bunu rivayet edilmeden de gözleriyle gördüler.
-
هاون گردون اگر صد بارشان ** خرد کوبد اندرین گلزارشان 1735
- Sen gündüzün de uykudasın. Bu uyku değil deme. Gölge feridir, asıl ise ancak ay ışığından ibarettir.
-
اصل این ترکیب را چون دیدهاند ** از فروع وهم کم ترسیدهاند
- Ey yiğit, bil ki uykun da uyanıklığın da uyuyan adamın rüya içinde rüya görmesine benzer.
-
سایهی خود را ز خود دانستهاند ** چابک و چست و گش و بر جستهاند
- Bu adam, kendisini uyuyorum sanır ama bilmez ki ikinci uykudadır, iki kat uyku içindedir.
-
کوزهگر گر کوزهای را بشکند ** چون بخواهد باز خود قایم کند
- Testici, bir testiyi kırarsa dilediği zaman yine yapar da.
-
کور را هر گام باشد ترس چاه ** با هزاران ترس میآید براه
- Kör, her adımda kuyuya, çukura düşmekten korkar da binlerce korkuyla yol yürür.
-
مرد بینا دید عرض راه را ** پس بداند او مغاک و چاه را 1740
- Fakat gören kişi yolun enini, boyunu görür, çukuru, kuyuyu bilir.
-
پا و زانواش نلرزد هر دمی ** رو ترش کی دارد او از هر غمی
- Her adımda ayakları, dizleri titremez. Her dertten yüzünü ekşitir mi ki?
-
خیز فرعونا که ما آن نیستیم ** که بهر بانگی و غولی بیستیم
- Sihirbazlar, “Ey firavun, halk, biz, her sesten, her gulyabaniden ürküp duracak adam değiliz.
-
خرقهی ما را بدر دوزنده هست ** ورنه ما را خود برهنهتر به است
- Bizim hırkamızı yırt, onu diken var… Olmasa bile çıplak olmamız daha iyi.
-
بی لباس این خوب را اندر کنار ** خوش در آریم ای عدو نابکار
- Bu güzeli çıplak olarak koçmamız daha hoş. A bir işe yaramaz, bir şey beceremez düşman!
-
خوشتر از تجرید از تن وز مزاج ** نیست ای فرعون بی الهام گیج 1745
- Tenden mizaçtan soyunmaktan daha hoş bir şey yoktur, a ilhama mazhar olmayan sersem Firavun!” dediler.
-
حکایت استر پیش شتر کی من بسیار در رو میافتم و تو نمیافتی الا به نادر
- Devenin önünde giden katırın “Ben yol yürürken ikide bir yüzüstü kapanıyorum, sense pek nadir düşüyorsun” diye şikâyet etmesi
-
گفت استر با شتر کای خوش رفیق ** در فراز و شیب و در راه دقیق
- Katırın biri deveye “Arkadaş, yokuş olsun, iniş olsun en dar yolda bile,
-
تو نه آیی در سر و خوش میروی ** من همیآیم بسر در چون غوی
- Sen güzelce gidiyor, hiç kapaklanmıyorsun. Bense durmadan tepesi üstü düşüp duruyorum.
-
من همیافتم برو در هر دمی ** خواه در خشکی و خواه اندر نمی
- Yol ister kuru olsun, ister balçık… Daima yüzüstü kapaklanıyorum.
-
این سبب را باز گو با من که چیست ** تا بدانم من که چون باید بزیست
- Bunun sebebi ne? Bana bir söyle de ne yapmalı, nasıl etmeli anlayayım” dedi.
-
گفت چشم من ز تو روشنترست ** بعد از آن هم از بلندی ناظرست 1750
- Deve dedi ki: “Benim gözüm senin gözünden daha kuvvetlidir, daha iyi görür.
-
چون برآیم بر سرکوه بلند ** آخر عقبه ببینم هوشمند
- Yüce bir dağın başına çıktım mı en son çukuru bile görürüm.
-
پس همه پستی و بالایی راه ** دیدهام را وا نماید هم اله
- Allah, bütün inişleri çıkışları özüme gösterir.
-
هر قدم من از سر بینش نهم ** از عثار و اوفتادن وا رهم
- Her adımımı nereye atacaksam görür de öyle atarım. Bu yüzden de sürçmekten, düşmekten kurtulurum.
-
تو ببینی پیش خود یک دو سه گام ** دانه بینی و نبینی رنج دام
- Sense iki üç adım ötesini görmezsin. Taneyi görürsün de tuzağı görmezsin.
-
یستوی الاعمی لدیکم والبصیر ** فی المقام و النزول والمسیر 1755
- Konak, iniş ve yürüyüş yerlerinde hiç körle gözlü bir olur mu?
-
چون جنین را در شکم حق جان دهد ** جذب اجزا در مزاج او نهد
- Allah, ana karnında ki çocuğa can verdi mi mizacına vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri çekmek kabiliyetini verir.
-
از خورش او جذب اجزا میکند ** تار و پود جسم خود را میتند
- Yediği şeylerle bu cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini dokur durur.