-
او شکستهدل شد و بنهاد سر ** دید در خواب او خضر را در خضر
- Adamın gönlü kırıldı, başını yere koydu, yattı. Rüyada yeşiller giyinmiş Hızır’ı gördü.
-
گفت هین از ذکر چون وا ماندهای ** چون پشیمانی از آن کش خواندهای
- Hızır “Kendine gel, niçin zikri bıraktın, çağırdığın addan nasıl usandın, zikrinden nasıl pişman oldun?” dedi.
-
گفت لبیکم نمیآید جواب ** زان همیترسم که باشم رد باب
- Adam, cevap olarak “Lebbeyk sesi gelmiyor, kapıdan sürüleceğimden korkuyorum” deyince
-
گفت آن الله تو لبیک ماست ** و آن نیاز و درد و سوزت پیک ماست 195
- Hızır ”Senin o Allah demen, bizim Lebbeyk dememizdir. Senin o niyazın derde düşmen, yanıp yakılman, bizim haberci çavuşumuzdur.
-
حیلهها و چارهجوییهای تو ** جذب ما بود و گشاد این پای تو
- Senin hilelere düşmen, çareler araman, seni kendimize çekmemizden, ayağını çözmemizdendir.
-
ترس و عشق تو کمند لطف ماست ** زیر هر یا رب تو لبیکهاست
- Korkun da bizim lütfumuzun kemendidir, aşkın da. Her Yarabbi demende bizim, efendim, buyur dememiz gizli” dedi.
-
جان جاهل زین دعا جز دور نیست ** زانک یا رب گفتنش دستور نیست
- Bilgisiz adamın canı, bu duadan uzaktır. Çünkü Yarabbi demesine izin yok ki!
-
بر دهان و بر دلش قفلست و بند ** تا ننالد با خدا وقت گزند
- Zarara, ziyana uğrayınca Allah’a sızlanmasın diye ağzında da kilit var, gönlünde de. Ağzı da bağlı, gönlü de.
-
داد مر فرعون را صد ملک و مال ** تا بکرد او دعوی عز و جلال 200
- Firavuna yüzlerce mal, mülk verdi, o da nihayet ululuk, büyüklük dâvasına girişti.
-
در همه عمرش ندید او درد سر ** تا ننالد سوی حق آن بدگهر
- O kötü yaradılışlı, Hakk’a sızlanmasın diye ömründe baş ağrısı bile görmedi.
-
داد او را جمله ملک این جهان ** حق ندادش درد و رنج و اندهان
- Allah, ona bütün dünya mülkünü verdi de dert, elem, keder vermedi.
-
درد آمد بهتر از ملک جهان ** تا بخوانی مر خدا را در نهان
- Dert, Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından yeğdir.
-
خواندن بی درد از افسردگیست ** خواندن با درد از دلبردگیست
- Dertsiz dua soğuktur, bir şeye yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.
-
آن کشیدن زیر لب آواز را ** یاد کردن مبدا و آغاز را 205
- O gizlice niyazın, o önü sonu anman yok mu?
-
آن شده آواز صافی و حزین ** ای خدا وی مستغاث و ای معین
- İşte saf, halis ve hüzünlü dua odur. “Ey Allah’ım ey feryadıma erişen, ey yardımcım” demendir.
-
نالهی سگ در رهش بی جذبه نیست ** زانک هر راغب اسیر رهزنیست
- Allah yolunda köpeğin sesi bile Allah cezbesiyledir. Çünkü Allah’a her yönelen, bir yol kesicinin esiridir.
-
چون سگ کهفی که از مردار رست ** بر سر خوان شهنشاهان نشست
- Eshabı Kehf’in köpeği gibi… Pis şeyden kurtulunca padişahlar sofrasının başına oturdu.
-
تا قیامت میخورد او پیش غار ** آب رحمت عارفانه بی تغار
- Mağaranın önünde kıyamete kadar dağarcıksız, heybesiz ârifcesine rahmet lokmasını, rahmet suyunu yiyip içmekte.
-
ای بسا سگپوست کو را نام نیست ** لیک اندر پرده بی آن جام نیست 210
- Nice köpek postuna bürünmüş adsız sansız kişiler var ki perde ardında şarapsız kalmazlar.
-
جان بده از بهر این جام ای پسر ** بی جهاد و صبر کی باشد ظفر
- Oğul, bu şarap, için can ver. Savaşsız, sabırsız yenme olur mu hiç?
-
صبر کردن بهر این نبود حرج ** صبر کن کالصبر مفتاح الفرج
- Bunun için sabır güç bir şey değildir. Sabret, sabır, güçlüklerin, sıkıntıların anahtarıdır.
-
زین کمین بی صبر و حزمی کس نرست ** حزم را خود صبر آمد پا و دست
- Bu pusudan sabır ve ihtiyat etmeksizin kimse kurtulmadı. Sabır da ihtiyatın eli ayağıdır.
-
حزم کن از خورد کین زهرین گیاست ** حزم کردن زور و نور انبیاست
- İhtiyatta bulun, bu zehirli otu yeme. İhtiyata riayet, peygamberlerin kuvvetinden, nurundandır.
-
کاه باشد کو به هر بادی جهد ** کوه کی مر باد را وزنی نهد 215
- Her yelden oynayıp duran samandır. Dağ, hiç yele ehemmiyet verir mi?
-
هر طرف غولی همیخواند ترا ** کای برادر راه خواهی هین بیا
- Her yanda bir gulyabani, seni çağırır, “Kardeş, gel, yol istiyorsan işte buracıkta.