این عجبتر که بریشان میگذشت ** صد هزاران خلق از صحرا و دشت
Asıl şaşılacak şeye gelince: O ovalardan, o çöllerden yüz binlerce adam geçiyor,
ز آرزوی سایه جان میباختند ** از گلیمی سایهبان میساختند2010
Gölgelik için can veriyorlar, başlarını kilimlerle örtüyorlardı da,
سایهی آن را نمیدیدند هیچ ** صد تفو بر دیدههای پیچ پیچ
Onların gölgesini bile görmüyorlardı. İyi görmeyen çakmaklaşmış gözlere yüzlerce kere tuuh!
ختم کرده قهر حق بر دیدهها ** که نبیند ماه را بیند سها
Allah’ın kahrı, gözleri bağlanmış yoksa… Gözleri bağlı adam, ayı görmez de Sühayı görür!
ذرهای را بیند و خورشید نه ** لیک از لطف و کرم نومید نه
Güneşi görmez de zerreyi görür. Fakat yine de Allah’ın lütfundan, kereminden ümit kesilmez ya!
کاروانها بی نوا وین میوهها ** پخته میریزد چه سحرست ای خدا
Kervanlar aç susuz ağaçların altına dökülen bu olgun meyveleri görüyorlar. Yarabbi, bu ne sihir?
سیب پوسیده همیچیدند خلق ** درهم افتاده بیغما خشکحلق2015
Halk, çürük meyveleri toplamakta, pisboğaz ve doymaz adamlar, bu pörsümüş meyveleri yağma etmek için birbirlerine girmekteydi.
گفته هر برگ و شکوفه آن غصون ** دم بدم یا لیت قوم یعلمون
O dallar, meyveler, yapraklarsa anbean “Keşke kavmimiz bizi bilseydi, ne olurdu?” diyorlardı.
بانگ میآمد ز سوی هر درخت ** سوی ما آیید خلق شوربخت
Her ağaçtan “A bahtsız kişiler, bize gelin, bize” diye ses geliyordu.
بانگ میآمد ز غیرت بر شجر ** چشمشان بستیم کلا لا وزر
Fakat Allah’tan da ağaçlara: “Onların gözlerini bağladık, onlara sığınacak yer yok!” sesi gelmekteydi.
گر کسی میگفتشان کین سو روید ** تا ازین اشجار مستسعد شوید
Onlara birisi, “Bu yana gelin de bu ağaçlardan faydalanın” dese,
جمله میگفتند کین مسکین مست ** از قضاء الله دیوانه شدست2020
Hepsi birden “Bu sarhoş yoksul, Allah’ın takdiriyle deli olmuş.
مغز این مسکین ز سودای دراز ** وز ریاضت گشت فاسد چون پیاز
Bu yoksulun beyni başa çıkmaz sevdalarla, sonu gelmez riyazatlarla soğan gibi çürümüş kokmuş!” diyorlardı.
او عجب میماند یا رب حال چیست ** خلق را این پرده و اضلال چیست
Dekukî şaşıp kalıyor, “Yarabbi bu ne hal? Halka bu perde, bu sapıklık neden geliyor ki?
خلق گوناگون با صد رای و عقل ** یک قدم آن سو نمیآرند نقل
Çeşit çeşit adamlar, yüzlerce akla, yüzlerce tedbire sahip oldukları halde o tarafa bir adım olsun atamıyorlar.
عاقلان و زیرکانشان ز اتفاق ** گشته منکر زین چنین باغی و عاق
Akılları, fikirleri de hep birden inkâra düşmüşler. Onların bu azgınlığına, bu isyanına bakıyorum da şüpheleniyorum…
یا منم دیوانه و خیره شده ** دیو چیزی مرا مرا بر سر زده2025
Yoksa ben mi çıldırdım, ben mi sersem oldum? Şeytan, benim kafama mı bir şey vurdu?
چشم میمالم بهر لحظه که من ** خواب میبینم خیال اندر زمن
Her an gözlerimi ovup duruyorum, bu cihanda rüya mı görüp durmaktayım yoksa?
خواب چه بود بر درختان میروم ** میوههاشان میخورم چون نگروم
Fakat bu nasıl rüya olur? İşte ağaçlara doğru gidiyorum, meyvelerini yiyorum. Buna nasıl inanmayayım?
باز چون من بنگرم در منکران ** که همیگیرند زین بستان کران
Sonra yine münkirlere bakıyorum; görüyorum ki bu bahçeden haberleri bile yok.
با کمال احتیاج و افتقار ** ز آرزوی نیم غوره جانسپار
Son derece iştiyaka düşmüşler, fevkalâde ihtiyaçlarından bir yarım koruk için can veriyorlar.
ز اشتیاق و حرص یک برگ درخت ** میزنند این بینوایان آه سخت2030
Bu yoksullar, açlıklarından bir yaprak için ah edip duruyorlar!
در هزیمت زین درخت و زین ثمار ** این خلایق صد هزار اندر هزار
Sonra yine acaba ben mi kendimden değilim, ben mi hayale düştüm, gözüme görünen muhayyel bir ağacın dalına el attım, diyorum” demekteydi.
باز میگویم عجب من بیخودم ** دست در شاخ خیالی در زدم
Peygamberler bile ye’se düşünce kendilerine yalan söylendi sandılar ayetini oku da bak.
حتی اذا ما استیاس الرسل بگو ** تا بظنوا انهم قد کذبوا
Bu ayetteki “Küzzibû-tekzib edildiler, onlara yalan söylüyorsunuz dendi” kelimesini teşditsiz “Küzibû- Kendilerine yalan söylüyorlar sandılar” tarzında oku.