-
منتصب بر هر طویله رایضی ** جز بدستوری نیاید رافضی
- Her tavlaya bir memur dikilmiş… Oranın ehli olmayan, memurdan izinsiz oraya giremez.
-
از هوس گر از طویله بسکلد ** در طویله دیگران سر در کند
- Bir tavlada bağlı olan, hevese düşüp de bağlarını çözdü, başkalarının tavlasına gitti mi,
-
در زمان آخرجیان چست خوش ** گوشهی افسار او گیرند و کش 2080
- Hemen ahır memurları onu aramaya koyulur, bulup yularını tutar, çeke çeke yerine getirir!
-
حافظان را گر نبینی ای عیار ** اختیارت را ببین بی اختیار
- Seni koruyanları görmüyorsan kendine bak! İhtiyarın elinde mi senin?
-
اختیاری میکنی و دست و پا ** بر گشادستت چرا حسبی چرا
- Zahiren ihtiyarın elinde… Elin, ayağın bağlı değil… Peki, ya neden hapistesin, neden,
-
روی در انکار حافظ بردهای ** نام تهدیدات نفسش کردهای
- Seni koruyan memuru inkâr etmeye yüz tuttun da dilediğin şeylerden seni alıkoyan nefsin tehditleri adını taktın ha!
-
پیش رفتن دقوقی رحمة الله علیه به امامت
- Dekukî’nin imam olarak öne geçmesi
-
این سخن پایان ندارد تیز دو ** هین نماز آمد دقوقی پیش رو
- Dekukî’ye “Bu sözün sonu yoktur. Namaz vakti, hemencecik öne geç.
-
ای یگانه هین دوگانه بر گزار ** تا مزین گردد از تو روزگار 2085
- Ey tek kişi, bize iki rekât sabah namazı kıldır da zaman seninle bezensin.
-
ای امام چشمروشن در صلا ** چشم روشن باید ایدر پیشوا
- Ey gözü aydın imam, bize imamlık et… İmam olanın gözü açık olması lâzım.
-
در شریعت هست مکروه ای کیا ** در امامت پیش کردن کور را
- Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
-
گرچه حافظ باشد و چست و فقیه ** چشمروشن به وگر باشد سفیه
- Hafız, akıllı ve fakih olsa bile körün imamlığı hoş değil. Sersem ve suçlu olsa bile gözü açık imam bu çeşit körden iyidir.
-
کور را پرهیز نبود از قذر ** چشم باشد اصل پرهیز و حذر
- Kör, pisliklerden çekinemez. Çekinmenin asıl sebebi, asıl vesilesi gözdür.
-
او پلیدی را نبیند در عبور ** هیچ مومن را مبادا چشم کور 2090
- Kör yolda yürürken pisliği göremez. Dilerim, hiçbir müminin gözü kör olmasın.
-
کور ظاهر در نجاسهی ظاهرست ** کور باطن در نجاسات سرست
- Zahiri kör, görünen necasetlere bulaşır. Fakat can gözü kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere bulaşır.
-
این نجاسهی ظاهر از آبی رود ** آن نجاسهی باطن افزون میشود
- Bu görünen pislik bir parça suyla arınır, fakat içte olan pislik, artıkça artar.
-
جز بب چشم نتوان شستن آن ** چون نجاسات بواطن شد عیان
- İçteki pislikler anlaşıldı mı gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
-
چون نجس خواندست کافر را خدا ** آن نجاست نیست بر ظاهر ورا
- Allah, kâfire “Pis murdar” demiştir. Bu pislik, bu murdarlık, onun dışında değildir.
-
ظاهر کافر ملوث نیست زین ** آن نجاست هست در اخلاق و دین 2095
- Kâfirin dışı, pisliklere bulaşmıştır. Pislik onun huyundadır, dinindedir.
-
این نجاست بویش آید بیست گام ** و آن نجاست بویش از ری تا بشام
- Zahiri pisliğin kokusu yirmi adımlık yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa Rey’den tut da Şam’a kadar gider!
-
بلک بویش آسمانها بر رود ** بر دماغ حور و رضوان بر شود
- Hatta göklere çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur!
-
اینچ میگویم به قدر فهم تست ** مردم اندر حسرت فهم درست
- Bu söylediğin sözler yok mu? Senin anlayışın miktarı ancak… Öldüm iyi ve doğru anlayışın hasretinden!
-
فهم آبست و وجود تن سبو ** چون سبو بشکست ریزد آب ازو
- Anlayış sudur, beden testi. Testi kırılınca içindeki su dökülür gider!
-
این سبو را پنج سوراخست ژرف ** اندرو نه آب ماند خود نه برف 2100
- Bu testinin beş tane büyük deliği vardır, içinde ne su durur ne kar!
-
امر غضوا غضة ابصارکم ** هم شنیدی راست ننهادی تو سم
- “Gözlerinizi sımsıkı yumun” emrini duydun da yine ayağını doğru atmadın.
-
از دهانت نطق فهمت را برد ** گوش چون ریگست فهمت را خورد
- Söz söylemem, manasız çan çan etmem, ağzından anlayışını alıp götürür. Kulak kuma benzer, anlayışını içiverir!